Yıldızları Gözlemek Felaket Getirir Fetvasıyla Kapatılan Osmanlı’nın İlk Gözlem Evi

1575 yılında temeli atılan, zamanında en önemli bilim adamlarından Takiyüddün tarafından yönetilen, Osmanlı devletinin ilk büyük ve modern gözlemevi Takiyüddin’in Rasathanesi, Şeyhülislam Kadızade Ahmet Şemsettin Efendi’nin “Yıldızları gözlemek felaket getirir, göklerin sırlarını örten perdeyi kaldırmak uğursuz bir haddini bilmezliktir” fetvasıyla, bir gecede denizden gemilerle top atışına tutularak yıkıldı.

Aynı dönemlerde Avrupa’da yaşayan Kepler’in hocası Tycho Brahe’den daha net ve daha kesin gözlemler yapan Takiyüddün ‘in Rasathanesi’ni yıkmanın bedeli Osmanlı’ya ağır olacaktı.

Hocası Tycho Brahe ‘in gözlemlerden faydalanan Kepler, 55 yıl sonra hocasının yaptığı gözlemleri kullanarak, Güneş sistemindeki gezegenlerin dönüşünü açıklayan Kepler yasalarını keşfedecek, Osmanlı Devleti’nde ise bir sonraki gözlemevi 300 yıl sonra kurulacaktı.

Takiyüddin’in Rasathanesi’nin Kuruluş Süreci

Osmanlı Devleti’nde 16. yüzyılda namaz vakitlerinin belirlenmesi, kıble yönünün tayin edilmesi ve takvimin hazırlanması için gök bilim kullanılmaktaydı ancak kurulan küçük çaplı, gözlemevi (rasathane) olarak anılamayacak yapılar, gündelik hayata yönelik oldukları için uzun ömürlü olmuyor ve gerekli ihtiyacı karşılayamıyordu..

Bu durum, Osmanlı Devleti’nde modern ve büyük bir rasathane kurulması ihtiyacı doğurdu. 1571’de Müneccimbaşı Mustafa Çelebi ölünce yerine Müneccimbaşılığa atanan zamanın en ünlü bilim adamlarından Takiyüddin er-Raşit’ti. Kendisi Mısır’da eğitimini tamamlamış bir süre kadılık ve müderrislik yapmış, matematik ve astronomi alanında oldukça ünlü, çok önemli bir bilim adamıydı. Takiyüddin’i himayesi altına alana Vezir Sokullu Mehmet Paşa ve 3.Murat’ın hocası, Hoca Sadettin Efendi, onun gözlemevi kurma isteği ile ilgilendiler ve onun bu fikrini desteklediler.

Uluğ Bey rasatlarında bazı hatalar bulunduğunu, günün ihtiyaçlarına uygun olmadığını ve yeni gözlemler ışığı altında yeni tablolar oluşturulmasının gerekliliğini açıklayan bir layiha hazırlayıp padişah III. Murat’tın huzuruna çıkan Takiyüddin, Astronomi ve astrolojiye ilgi duyan padişahın takdirini ve desteğini kazanarak rasathane için onay aldı. Padişahın adıyla anılacak bir zîc hazırlamakla görevlendirildi. Rasathanenin kurulması için yer ve ödenek aldı; rasathanenin müdürlüğüne atanarak inşasına nezaret etme görevi de kendisine verildi.

Kaynaklara göre gözlemevinin kurulması için hükümetin tahsis ettiği masraf on bin altındır; Bu tutar o dönemde büyük bir miktardır ancak Merâga ve Semerkand gözlem evlerinin masrafları göz önüne alındığında oldukça düşüktür.

Gözlem evinin yerleşim yeri için İstanbul’da Avrupa yakasında bulunan yüksek bir yer olan Tophane sırtlarındaki bir bölge seçilmiştir. Bu yer bazı tarihçilere göre “Galatasaray Mektebi’nin bulunduğu mevki civarında”; kimi kaynaklara göre Galata Kulesi’nde ve Galata Sarayı’nda; kimilerine göre ise Galata Dağı’nın tepesindedir.

Rasathane’nin açılışı ve ilk gözlemler

Takiyüddin’in Rasathanesi’nin yapımına 1575 tarihinde başlandı ve 1577’de bir kısmı tamamlanan rasathanede gözlemler başladı. Takiyüddin rasathanede araştırma ve gözlemler için gerekli bütün aletleri temin etmiş, gözlemlere faydası olabileceğini düşündüğü eserleri toplayarak, kendisi ve gözlemevi personeli için dönemin koşullarına göre oldukça zengin bir de kütüphane oluşturmuştu.

Rasathane iki ayrı binadan ve on altı personelden oluşuyordu. Takiyüddin o zamana göre oldukça ileri teknik ve hesaplamalar kullanarak gözlemlerde bulunmuştur. Ekliptik ile ekvator düzlemi arasındaki açıyı bugünkine çok yakın bir farkla sadece 1 dakika 40 saniye farkla 23 derece 28’ 40’’olarak hesaplamıştır. Yapılan gözlemler not edilmiş ve bu konuda önemli eserler oluşturulmuştur. Araştırmacılar Takiyüddin ile aynı dönemde yaşamış Kepler’in hocası Danimarkalı astronom Tycho Brahe’den daha net ve daha kesin gözlemler yaptığına işaret ederler.

Kuyruklu Yıldız Kehaneti ve Bilime Muhalif Tarikatlar

İddiaya göre rasathanenin tamamlanmasının üzerinden birkaç ay geçtikten sonra beliren bir kuyruklu yıldız nedeniyle Sultan III. Murad Takiyüddin’den kehanette bulunmasını talep etmiş, o da bu yıldızın bir mutluluk ve saadet devrinin habercisi olduğu tahmininde bulunmuştu. Ancak bunun tam aksine o devirde ortaya çıkan bir salgın hastalığın getirdiği felaket nedeniyle rasathanenin muhaliflerinin sayısında bir hayli artış oldu.

Ayrıca bazı devlet adamları Hoca Sadettin’in ve Takiyüddin’in ön plana çıkmasına tahammül edemediler. Bilime muhalif tarikatlar gözlemevinin uğursuzluk yarattığı gerekçisiyle yıkılması gerektiğini düşünüyordu. Halk arasında “Takiyüddin meleklerin bacaklarını gözetliyor”söylentileri dolaşıyordu. Bu söylentiler günden güne artıyor ve 3.Murat’ın rasathane hakkındaki fikirleri olumsuz yönde değişmeye başlıyordu. Rasathane kuran ve astronomi ile uğraşan Uluğ Bey’in sonunun da felaketle bitmesi olayları padişaha delil olarak gösteriliyordu.

Deprem, Şeyhülislam’in Fetvası ve Yıkılış

Ünlü tarihçi ilber Ortaylı’ya göre İstanbul’daki bir depremden sonra halk ayaklanmış ve depremin rasathane yüzünden olduğunu söylemişlerdir. Sarayın önünde büyük gösteriler olmuştur. Bu son olay sonrasında Şeyhülislam Kadızade Ahmet Şemsettin Efendi rasathanenin sonunu getiren hükmü verdi. III.Murat’a ‘’yıldızların gözleminin felaket getireceğini; göklerin sırlarını örten perdeyi kaldırmanın uğursuz bir haddini bilmezlik olduğunu; böyle bir gözlemevinin kurulduğu hiçbir devletin varlığını sürdüremediğini’’ söyledi.*

Padişah III. Murat Kaptan-ı derya Kılıç Ali Paşa’dan İstanbul Rasathanesini bir gecede yok etmesini istedi. Verilen bu emir gereği rasathane bir gecede 21 Ocak 1580’de denizden gemilerle top atışına tutularak yerle bir edildi. Rasathane’de bulunan bütün araçlar, kitaplar her ne varsa yok edildi. Böylelikle Osmanlı’nın astronomide karanlık çağı başlamış oldu.

Osmanlı’da yeniden bir rasathane kurulması hususu ancak 1848 yılında gündeme gelecek ve gerekli aletler Avrupa’dan satın alınacaktı. İlk modern rasathane (bugünkü Kandilli Rasathanesi) İstanbul’da 12 Temmuz 1868 tarihinde kurulmaya başlanacaktı.
Takiyüddin’in rasathanesinin yıkılmasından tam 288 yıl sonra.

Son söz olarak hocaların hocası Prof. Dr. Halil İnalcık’tan yapılan şu kısa alıntıyla sizi baş başa bırakıyoruz.

“Osmanlı Devleti Yavuz Sultan Selim’in halifeliği almasından sonra özü olan Yeseviyyat’tan, Tekke kültüründen, Bektaşilikten uzaklaşıp Emevileşti. Daha sonra bilimden ilimden uzaklaştı, bağnazlaştı. Ordu bozuldu, padisahlar bozuldu. Bu dönemin başlangıcı Kanuni zamanlarına tekabül etmektedir. Her yeniliğe küllen haram diyen Emevi uzantıları yüzünden Osmanlı gelişemedi, battı ve şimdi biz her teknolojiyi dışarıdan alıyoruz. Devletlerin dini olabilir ama yönetimin dini olamaz. Olursa işte Arap ülkeleri gibi Osmanlı gibi halk ezilir; birileri sultanlar gibi yaşar.”