Telgrafın İcadının Arka Planındaki Trajik Olay!

Aslen bir ressam olan Samuel Morse’un, iletişimin en önemli icatlarından biri olan telgrafın icadının ve arkasında yatan trajik olayın hikayesi…

Telgrafın ve mors alfabesinin mucidi olan Samuel Morse, mekanik ve elektroniğe merakı olsa da aslında çocukluğundan beri sanata ilgi duymuş ve İngiltere’de sanat eğitimi almış bir ressam.

Samuel Morse, 1815 yılında Amerika’ya dönmüş ve Boston’da bir stüdyo açmış. 1818 yılında Lucretia Walker’a aşık olur ve evlenir. Lucretia ve Samuel çiftinin üç tane çocukları olur. Morse, Amerikalı politikacılardan John Adams‘ın ve James Monroe‘nun resimlerini yaparak ünlenir.

Şubat 1825’te Morse, Komutan Marquis de Lafayette’in resmini yapmak için Boston’dan ayrılır. Washington’dayken, babasından bir mektup alır. O tarihte mektuplar atlı posta arabasıyla yolculuk ediyor ve bir mektubun sahibine ulaşması epey uzun zaman alıyordu.

Morse’un babasından gelen mektupta karısı Lucretia’nın ağır şekilde hastalandığı yazıyordu. Haberi alır almaz çalışmalarını bırakıp, evine döner. Ancak eve vardığında çok geç kalmıştır. Eşi Lucretia, üçüncü çocuklarının doğumu sırasında ortaya çıkan sağlık sorunu nedeni ile yaşamını yitirmiştir. Morse eve döndüğünde eşin çoktan toprağa verilmiş, eşinin cenezine bile yetişememiştir.

Bu trajik olay Morse’u derinden yaralar. Sonradan kızı Suzan’a yazdığı mektupta, Morse “Sevgili annenden mahrum kalmanın beni nasıl yaraladığını ve bu yaraların nasıl açık kaldığını bilemezsin” diye yazmıştı. Ancak Morse’un yaşadığı bu acı olay olmasaydı belki de Morse alfabesi ve telgraf da hiç var olmayabilirdi.

Eşinin zamansız ölümü ile yıkılan Morse, ressamlık kariyerine birkaç yıl daha devam eder. Ancak bu trajik olay sonrasında aklındaki en önemli mesele, ölüm-kalım mesajlarının uzak mesafelere anında iletilmesi olur.

Morse’un mekanik araştırmalara gençlik yıllarından beri merakı vardı. 1832 yılında Avrupaya gider. Okyanus seyahatinde tanıştığı Charles Thomas Jackson’un elektrikle ilgili son gelişmeleri anlatması üzerine, New York Üniversitesi’nde elektromanyetik konularında öğrendikleri konular, kafasında elektrikli telgraf fikrini doğurur ve elektromıknatıs üzerinde çalışan Charles Thomas Jackson’la çalışmaya başlar. Morse mesajların anında iletileceği bir sistemin mümkün olduğuna yürekten inanmıştır.

Amerikalı fizikçi Joseph Henry’nin çalışmalarını inceleyen Samuel Morse, telgrafın bir prototipini geliştirdi. 1836 yılında Avrupa’daki diğer mucitler de telgrafı icat etmeye çalışıyordu, Morse’un bu diğer çalışmalardan haberdar olması mümkün değildi. Morse, 1838 yılında yine kendisi gibi mucit olan ve ileride Mors kodu olarak bilinecek nokta ve çizgilerle sinyal gönderme sistemini geliştiren Alfred Vail ile iş birliği yapar.

Kısa bir süre sonra çalışmaları sonuç verir ve  24 Mayıs 1844 yılında Morse,  Washington ile Baltimore arasındaki hatta, incilden bir söz olan “Tanrı nelere kâdir” (What hath God wrought?) mesajını telgraf ile ulaştırmayı başarır.

İlk telgraf metni

Samuel Morse yaşladığı acı tecrübenin de etkisiyle kendi adı ile anılan “Mors” alfabesini icat ederek, telgraf teknolojisini geliştiren Samuel Morse, iletişim alanında çığır açan buluşu gerçekleştirerek, iletişim teknolojileri alanında birçok başka buluşa da öncü olmuştur.

Morse ilk madalyasını bir Osmanlı padişahından almıştır. Türk topraklarında telgraf ilk kez, 1847 yılında Sultan Abdülmecit Han zamanında Beylerbeyi Sarayı’nda kullanılır. İlk telgraf merkezi, Gülhane’de kurulur. Kırım Savaşı sırasında Osmanlı Devleti, cehpe ile telgraf aracılıyla iletişim kurar.

kaynak:http://www.yeniisfikirleri.net/telgraf-icadi-ve-mucidinin-trajik-hikayesi/