Mona Lisa Kimsenin Bilmediği Bir Tabloyken Bir Anda Dünyaca Ünlü Olmasını Sağlayan Hırsızlık Olayının Hikayesi

Mona Lisa’nın Fransa macerası, 1516 yılında Leonardo Da Vinci Fransa’ya gelmesiyle başlıyor. Da Vinci tabloyu Fransa Kralı 1. Francis’e satmıştı. Kral tabloyu Amboise’da yer alan şatosu için satın almıştı. Geçen zaman boyunca tablo sırasıyla Fontainbleau, Paris ve Versailles’ı dolaşıp nihayetinde 14. Ludwig’in koleksiyonuna dahil olmuştur.

Fransız devrimini sonra Louvre’da sergilenmeye başlanan tabloyu Napolyon müzeden alıp yatak odasına asmıştı. Napolyon döneminin sona ermesinden sonra tablo Louvre Müzesine geri dönmüş ve yerine konmuştu. 21 Ağustos 1911, Pazartesi günü Paris’teki Louvre Müzesi çalışanları, Mona Lisa tablosunun yerinde olmadığını gördüler. Tatil günlerinde bazı eserler fotoğraflanmak üzere yerlerinden alınabiliyordu, durumun yine böyle olduğunu düşündüler.

22 Ağustos’ta müze karıştı Mona Lisa’nın çalındığı 24 saat sonra fark edilmişti, bu büyük bir skandaldı. Yıllık izindeki müze çalışanları da dahil herkes, bütün Louvre personeli çağrıldı. Sayıları 60’ı geçen dedektif ve polis olay mahallini didik didik ettiler.

Bir anda bütün Fransa ve Avrupa’nın tek gündemi Mona Lisa olmuştu. Basın olağanüstü bir ilgi gösteriyordu. Mona Lisa bütün gazetelerin manşetlerindeydi. Posterleri, kartpostalları kapış kapış satılıyordu. Bir anda dünyanın en popüler kadını haline gelmişti.

İşin en ilginç yanı Mona Lisa yerinde yoktu fakat asılı olduğu boşluk ziyaretçi akınına uğramıştı. Artan ilgi baş döndürücüydü. Louvre yetkilileri inanamasa da boşluğu görmek için uzun kuyruklar oluşuyordu. Muhtemelen Mona Lisa orada asılı dururken bile bu kadar büyük kalabalık ziyaretçi kitlesi olmamıştı.

Soygundan birkaç ay önce Fransız bir gazeteci Louvre’daki güvenlik açığını fark etmiş ve bir geceyi müzedeki bir lahitde geçirmiş ve olayla ilgili vurucu bir haber yapmıştı. İsteseydi o gece yanında birkaç tablo götürebileceğini yazmıştı.

Polisler, dedektifler, avukatlar, bu işi kimin yaptığına dair minicik bir kanıt aranıyordu. Günler geçti fakat elde hiçbir şey yoktu. Olay Paris git gide alay konusu olmuştu ki minik bir ipucu çıktı.

29 Ağustos 1919’da, yani hırsızlıktan tam 8 gün sonra Joseph Gery Pieret adında genç bir adam bulundu. Paris Gazetesi Pieret’i ‘hırsız’ olarak lanse etti. Pieret birkaç yıldır Louvre’dan küçük sanat eserleri çalıp satmayı kendine iş edinmişti. Louvre’un Hristiyanlık öncesi dönem sergilerine ait küçük bir heykeli gösterdi, küratörler bunun gerçekten de kendilerine ait olduğunu onayladı. Pieret, Mona Lisa’yı çaldığı iddialarını ise reddetti.

Genç Picasso

Dava, aniden ivme kazanmıştı. Pieret müzeden çaldığı heykelleri kimlere sattığını rapor etmişti ve raporda Pablo Picasso’nun adı geçiyordu. Kısa süre sonra Fransız dedektifler, o zamanlar 29 yaşında olan Picasso ve Apollinaire’in stüdyosunun kapısını çaldı.

Polis yaptığı aramada bir şey bulamadı ama aslında o kadar da masum değillerdi. Pieret’nin ifadesine göre, Picasso Paris’teki evinde iki çalıntı heykel saklıyordu. Heykellerin orijinal olduğunu bilmediğini iddia etse de, gerçek ortadaydı. İki heykelin de altında belirgin birer “Louvre Müzesi Mülkiyeti” damgası vardı. Picasso çalıntı heykelleri müzeye iade etti. 2 gün sonra da arkadaşı Apollinaire hapse atıldı. Çalıntı eser satın almaktan suçlanıyorlardı.

Apollinaire her şeyi itiraf etti: Pieret’ye yataklık etmek, çalıntı eser satın alma, delilleri yok etme. Bir noktada Picasso ağlayarak, histerik bir biçimde Apollinaire’ı tanımadığı iddia etti. Çelişkili ve saçma ifadelerden yorulan Hakim, ikisini de sertçe uyararak davayı kapattı. Tıpkı şüpheli bulunmaları gibi serbest bırakılmaları da birden oldu.

Mona Lisa 2 yıl sonra Florasanda ortaya çıktı. Tabloyu çalan Vincenzo Peruggia, Uffizi Galeri’nin müdürüne Mona Lisa’yı 100 bin dolara satmaya çalışıyordu ve pazarlık ederken de yakayı ele vermişti. Mahkemeye çıkartıldı kendini iyi bir İtalyan yurtseveri olarak tanıttı. Hırsızlıktaki tek amacının, İtalya’ya ait olan eserin İtalya’ya dönmesini sağlamak olduğunu anlattı. İtalya’dan Napolyon tarafından çalınan tüm eserlerin İtalya’ya iade edilmesi gerektiğini söyledi.

Hakim Peruggia’nın zararsız bir deli olduğuna hükmetti ve bir yıl on beş gün hapis cezası verdi. Kısa süre sonra da ceza bozuldu ve Peruggia serbest bırakıldı. Mona Lisa’da Paris’e, Louvre müzesine iade edildi.

Peruggia, eski Louvre müzesi çalışanıydı ve haliyle müze hakkında bilgi sahibiydi. Müzeye 21 Ağustos Pazartesi günü saat 7.00 civarında, diğer Louvre işçilerinin girdiği kapıdan girmişti. Müze çalışanlarının özel olarak giydiği beyaz gömleklerden birini giymişti. Tabloyu duvara sabitleyen dört demir mandaldan çıkarmış ve yakındaki bir servis merdivenine götürmüş, orada koruyucu kasayı ve çerçeveyi çıkarmıştı. Resmi çıkardığı önlüğe sarmış kolunun altına alarak ve kimseye görünmeden girdiği kapıdan çıkmıştı.

Bu olaydan en karlı çıkan taraf ise şüphesiz Louvre Müzesi oldu. Müze ilk soruşturma süresinde Picasso’dan çalınan heykelcikleri geri almıştı. Mona Lisa o güne kadar yalnızca belirli sanat çevrelerindeki insanların bildiği bir eser iken, bu olay sayesinde bir anda dünya çapında üne kavuştu. Artık Louvre Müzesi duvarlarında dünyaca meşhur bir tablo asılıydı. Peruggia’nın hırsızlığı Mona Lisa tablosunu uluslararası tanınan bir başyapıta çevirmişti.