İkinci Dünya Savaşı’nda Kılıçla ve Okla Savaşan Çılgın Adam

Komedi, trajik hikayelerin zaman aşımına uğramış halidir diyebiliriz. İkinci Dünya Savaşı da tarihin en kanlı, en silinesi savaşı olması bir kenara, bu tanıma uygun hikayeler barındırıyor. Şimdi hikayesini okuyacağınız arkadaş da İkinci Dünya Savaşı’nda ok ve kılıçla savaşarak tarihin trajikomik başlıklarından birini atıyor. Yarı çılgın yarı cesur bu arkadaş…

 

1906 İngiltere Surrey doğumlu. John Malcolm Thorpe Fleming “Jack” Churchill isimli bir Yarbay. Jack Churchill askerlik öncesi, okçuluk ve gayda çalabildiği için; 1924 yılında “Bağdat Hırsızı” isimli filmde küçük bir rol de alıyor. 1926 yılında Manchester Alayı’na katılarak askerliğe adım atan Churchill 10 yıldan sonra askerlikten ayrılarak bir gazetede editörlüğe başlıyor. Jack Churchill aynı zamanda okçuluk yeteneğiyle de biliniyor. Hatta 1939 yılında Dünya Okçuluk Şampiyonası’nda İngiltere’yi temsil ediyor. 

İkinci Dünya Savaşı’nda Polonya’nın işgalinden sonra Manchester alayına tekrar katılan Churchill Mayıs 1940’da Fransa yakınlarında bir Alman devriyesini pusuya düşürerek İkinci Dünya Savaşı’nda İngiliz ordusunun ok ile düşman öldüren tek askeri olmayı başarıyor, 27 Aralık 1941’de Norveç sahiline yapılan çıkartmada, sahile yanaşan ilk çıkartma gemisinde bulunan Churcill Gaydası ile “The March Of The Cameron Men” şarkısını çalarak doğrudan savaşın içine koşacak kadar cesur. Hatta bu cesaret ona “Military Cross” yani askeri haç nişanı ödülünü getiriyor. Bununla da yetinmiyor: Temmuz 1943’de 42 Alman askerini ve cephaneliği, ok ve kılıcı ile savaşarak esir almasıyla; üstün hizmet madalyası ile de ödüllendiriliyor.

1944’te Vis adasında 1500 Yugoslav partizanından oluşan bir ordu kuruyor ve Almanlarla tek başına savaşmaya başlıyor. Ancak partizanların savaştan çekilmesi ile Almanların düzenlediği havan topu saldırısının ortasında kalan Churchill Çılgınlığının esiri olup, saldırının gerçekleştiği yerde onlarca ölünün arasında gaydası ile “Will Ye No Come Back Again?” parçasını çalarak Almanlara yakalanıyor. Gönderildiği esir kampında serbest bırakılan ve ardından İtalya Verona’ya kadar 150 kilometre yol yürüyen Churchill Tekrar İngiliz ordusuna katılıp, Burma’ya (Myanmar) gönderiliyor. Bu sırada Amerikalılar’ın Nagasaki ve Hiroşima’ya atom bombası atarak savaşın sonunu getirmiş olması Jack’in hevesini kursağında bırakıyor. 

Churchill, dönemin nitekim ileri teknolojileri (havan topları, makineli tüfekler, atom bombaları vb) rağmen Atom bombasının atıldığı günün sabahında dahi kılıcı ile savaşmaya devam ediyor. Öyle ki, savaşın birden bire bitmesinden doğan mutsuzluğu şöyle anlatıyor: “O lanet Yankee’ler olmasaydı, biz bir on yıl daha savaşabilirdik.” İkinci Dünya Savaşı’nın ateşli silahlarla donanmış tipik askerlerinden olmayan Churchill Tüm savaşı, kolunun altında gaydası, boynunda yayı ve belinde kılıcı ile bitiriyor. Hatta bu duruma tepki gösteren komutanlarına şöyle diyor: “Kılıçsız savaşa giden asker, düzgün giyinmemiş askerdir” Bu sıradışı tavrından dolayı tüm İngiliz ordusu ona, “Mad” yani “Deli” lakabını takıyor