Said Nursi, 1878 yılında Bitlis vilayetine bağlı Hizan ilçesi Nurs köyünde yedi çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğu olarak doğmuştur. Babasının adı Mirza, annesinin adı ise Nuriye’dir. “Mübarek soba, benim teessüratımı ve tazarruatımı dinleyen tek ve menfaatli arkadaşım bana haber veriyor…”

Yalçın, köşesinde “Hakkında hep efsane anlatılıyor. Ben gerçekleri yazayım” diyerek Said Nursi’nin geçmişiyle ilgili ilginç anektodlara yer verdi. Yalçın, Nursi’nin gittiği her yerden kovulmasını şöyle yazdı;

“Hangi yıl doğduğu kesin değil; 1870’li yıllar diyelim. Bitlis’in Nurs Köyü’nde doğdu. Eğitimine Molla Muhammet Emin medresesinde başladı. Çok sürmedi; kavga sonucu kovuldu. Ağabeyi Molla Abdullah’tan ders aldı. Ağabeyiyle kavga etti; ayrıldı.

Şeyh Nur Muhammet’in yanına gitti; nedeni bilinmeyen bir sebeple atıldı.

Bu arada…

Gadya Köyü’nde arkadaşı Molla Muhammet’i bıçaklayıp kaçtı. Gittiği Doğu Beyazıt’ta üç aylık ders sonunda Şeyh Muhammet Celali’den “icazet” aldığı söylense de bu doğru değildi.

Bitlis’e döndü; ancak vali Şerif Rauf Paşa tarafından şehirde “fitne fesat çıkardığı” gerekçesiyle Şirvan’a sürüldü. Burada ilk kez bir öğrencisi oldu; Molla Cumhur. Yine nedeni bilinmeyen bir kavga sonucu Cumhur yaralandı. O, önce Tillo’ya sonra Cizre’ye gitti. Miran Aşireti’ne sığındı.

Sözüm ona ulema bulunmadığı için Van’a davet edildi. “Ulema yok” dedikleri Van’da meşhur din adamı Abdülhakim Arvasi yaşıyordu! Resmi tarihlerine göre, konağında kaldığı Tahir Paşa’yla “ilmi münakaşa” yaptı; İran’a geçip silahlanmaya başlayınca Tahir Paşa korkup af diledi; barıştılar!

Bir süre sonra İstanbul’a geldi. Amacı, II. Abdülhamit ile görüşmekti. Saray’dan kabul beklerken ne oldu dersiniz; tımarhaneye atıldı!

Yalçın’ın yazısı şöyle devam etti; “II. Meşrutiyet ilan edilip af çıkınca tımarhaneden kurtuldu. Hemen… İttihat ve Terakki saflarına katıldı. Çok sürmedi; İttihatçıların rakibi İttihad‐ı Muhammedi Cemiyeti’ne katıldı; Ayasofya’daki gösterilerinde bulundu. 31 Mart gerici ayaklanmasına katıldığı gerekçesiyle arandı; İzmir’de yakalandı. 23 günlük tutukluluktan sonra salıverildi; çünkü duruşmada nasıl keskin bir İttihatçı olduğunu anlattı. Atatürk vefat edince “insaflı CHP’liler”den saydığı İsmet İnönü’ye yaklaşmak istedi. Umduğunu bulamadı. İktidara gelen DP ile de ilişkileri bir iyi bir kötü oldu. II. Dünya Savaşı’nda Hitler’i destekledi; kazanması için dua etti. Kazanan ABD’nin yanında yer aldı. Ortak düşmanları aynıydı çünkü; solcular! Bu nedenle… Vatikan’la bile 1951’de ilişkiye geçti; mektup yazdı. Fener’deki Rum Ortodoks Patrikhanesi’ni ziyaret etti. CENTO’yu, NATO’yu destekledi. Kore’ye asker gönderilmesini savundu. “Dinsiz solculara karşı dindar Hıristiyanlar”ile işbirliğinden yanaydı. Karmaşık ilişkiler kurdu. Örneğin… Denizli’de zirai ilaçlama yapanABD’li pilot Taylor ile sık sık görüşüyorlardı. Hedefleri aynıydı; solcular! Uzatmayayım… Öyle bir masal yazılıyor ki, kimileri inanıveriyor. Hakan Yalman adındaki müridi, “Quantum Fiziği ve Bediüzzaman‐ Gecikmiş Bir Nobel Talebi” diye kitap bile yazdı!

Said Nursi, 23 Mart 1960 tarihinde 82 yaşında Şanlıurfa’da öldü. Naaşı Halilürrahman Dergâhı’nda kendisine ayrılan yere defnedildi. Ancak iki ay sonra 27 Mayıs 1960’da bir askerî darbe oldu. Millî Birlik Komitesi hükümeti Bediüzzaman’ın kabrinin nakledilmesine karar verdi. 12 Temmuz 1960 günü mezarı Urfa’daki yerinden alınarak Isparta’ya götürülerek şehir mezarlığına gizlice defnedilmiştir.