Korkunç Gelenek: Küçültülmüş İnsan Kafatasları

Günümüz Peru, Ekvador sınırlarında Amazon ormanlarının derinliklerinde yaşayan ilkel bir toplum vardı, diğer kabileler onlara Jivarolar diyordu. Jivaroların ne zamandır dünyada var olduklarına dair hiç bir belge yok. Fakat onların dünya sahnesine çıkması Amerika kıtasının avrupalılar tarafından bulunuşu ile oldu. Bir kızılderili kabilesi olan Jivarolar, İspanyolların Amerika kıtasına ayak basması ile tüm dünyada tanındı. Nedeni ise düşmanlarının kafalarını kesip küçülterek onlardan süs eşyaları yapmalarıydı. Kabile üyeleri bu küçük kafalara “tsantsa” diyordu.

Jivarolar komşu kabileler tarafından korku duyulan savaşçı bir toplumdu. Köyleri basarak yağmalarlar, köy halkını ise öldürürlerdi. Fakat köyde yaşayan genç ve savaşçı erkekleri öldürmek yetmezdi. Savaşlarda veya düellolarda öldürülen düşman savaşçıların kafaları, özenli bir şekilde vücutlarından ayrılırdı. Daha sonra kafanın içerisindeki tüm kemikler ve etler, deri deforme edilmeden dışarı çıkarılırdı. Geriye sadece içi boş bir insan kafasının derisi kalırdı. Bundan sonraki aşamalarda kafa derisini küçültmek ve bozulmasını engellemek için bir takım işlemlerden geçiriyorlardı. Öncelikle koruyucu bitki özleri içinde deri kaynatılarak bozulması önleniyor ve derinin içindeki yağ tabakası eritilerek yok ediliyordu. Ayrıca üzerinde kalan küçük et parçaları da kazınılarak, deri pürüzsüz hale getiriliyordu. Tüm bu işlemlerin ardından, ıslak ve şekilsiz bir biçimde duran deriye yüz şeklini verme işlemi gelirdi. Derinin içi kızgın kum ve küçük taşlarla yüz şekli korunarak olduğu gibi doldurulur, ardından kömürde ovulurdu. Kafa derisi, yapılan her işlemde biraz daha çekerek daha da küçülür, en sonunda güneşte günlerce kurutularak bir portakal boyutuna getirilirdi. Tüm bunların yapılması ve kafanın hazırlanması bir haftayı bulurdu. Bu şekilde çürüme engellenir ve insan kafası hiç deforme olmadan saçlarıyla birlikte ölümsüz olurdu.

Her bir tsantsanın sahibine farklı sihirli güçler verdiğine inanılırdı. Jivaro savaşçıları, bu küçültülmüş düşman kafalarını bir madalya ve erkeklik göstergesi olarak boyunlarında taşır ve bir jivaro savaşçısı ne kadar insan kafası küçültmüşse, kabile de o kadar itibar kazanırdı. Canilik olarak nitelendirilebilecek olan bu uygulamanın ardında aslında bir takım inanışlar yer almaktadır. Jivarolar, öldürdükleri düşmanın ruhunun bu kafaya hapsedildiğine inanıyordu. Bu işlemden sonra düşmanın ruhunun özgür kalamadığı için ölümden sonraki dünyada atalarına zarar veremeyeceğini düşünüyorlardı. Bu yüzden ruhun kaçmaması için son olarak kurutulmuş kafanın ağzı ve göz kapakları sıkıca dikilir, kulak delikleri ise küçük taşlarla tıkanırdı. Böylelikle ruh, küçük kafaya hapsedilerek lanetlenirdi.

Avrupa’nın bu küçük kafalarla tanışmasıysa, İspanyol gemicilerin bölgeye ayak basmasıyla oldu. Bölge kaynaklarını sömüren ve kızılderili kabilelerinin katleden İspanyollara karşı Jivarolar teslim olmadılar. İlkel mızrak ve yaylarıyla, İspanyolların iki yerleşm yerlerine gece baskını yaparak tam 20.000 İspanyolu katlettiler. Jivarolar ve İspanyolların aralarında geçen bu ilişkiler esnasında, İspanyollar ateşli silahlar karşılığında bu küçük insan kafalarını Jivarolardan almaya başlamışlardı. Avrupa’ya götürülen bu kafar zenginler tarafından büyük bir ilgiyle karşılandı. Koleksiyon ve süs eşyası olarak çok büyük paralara satılmaya başlandı. Jivaroların elinde satılacak kafa kalmayınca kabile içinden kafa avcıları çıkmış ve pek çok faili meçhul cinayetler yaşanmaya başlanmıştı. Bu olaylarda kabilenin sonunu getirdi.

Günümüzde de tsantsa denilen bu küçük paralara Avrupa’da büyük paralar ödeniyor ve 50.000 dolardan alıcı buluyor. Ancak yeni kafalar yapmak artık yasak. Fakat Peru ve civarında kafası kesilip alınmış faili meçhul cinayetlerin hâlâ yaşanıyor olması, birilerinin tsantsa geleneğini devam ettirdiğini gösteriyor.

Kaynak: https://masivaturk.com/