Kediler Hakkında Hiç Duymadığınız Gerçekler!

Videoları milyarlarca kez izleniyor. İnternetin tek hakimi kedilerin gerçek dünyası hakkında çok bilinmeyen tuhaf ve aydınlatıcı bilgiler.

Sürtünüyorlar, Ama Bölgelerini İşaretlemek İçin

“BU DA BENİM”

Burada kedilerin mırlayıp gırlamaları ve başlarını dizlerimize sürtmelerinin gerçekten sevgi gösterisi olup olmadıklarıyla ilgili acı gerçekleri dile getirmek üzereyiz.
Pek çok kedi, sahipleri odaya girdiklerinde başlarını sahiplerinin dizine sürer. Ama birçok araştırmacı kedilerin bu davranışın amacının üzerimizde kokularını bırakmak olduğunu söylüyor. Yani kediler dizimize sürtündüklerinde kendi bölgelerini işaretliyorlar!Dışarıya da salınan evcil kediler üzerinde yapılan araştırmalar, bu kedilerin de evden çıkmayan dostları gibi başlarını ağaçlara ve diğer objelere sürdüklerini gösteriyor.

Kedi Kumu ve Voodoo


Maalesef kediler, toksoplazma gondii ve kedi kumuarasında rahatsız edici bir bağlantı keşfedilmiş. Bu parazit, insan dâhil pek çok hayvanı etkiliyor, ama sadece kedilerin bağırsaklarında üremesi mümkün. Konak olarak kemirgenleri kullanan bu parazit, farelerde davranış değişikliğine yol açarak farenin kediden korkmamasını ve daha kolay bir av haline gelmesini sağlıyor. Dolayısıyla bu parazitin, avlanıyorsa kedimizin idrarından kedi kumu vasıtasıyla bize geçme ihtimali var. Bilim insanları da kedi kumunun insanlarda duygusal dengesizlik, şizofreni ve reflekslerde yavaşlığa neden olduğunu düşünüyorlar.Ancak tabii ki her kedi sahibine bu parazitin bulaştığını söylemiyoruz. Burada bahsettiğimiz fare avlayan kediler. Ayrıca bu paraziti iyi pişmemiş etten kapmanız çok daha büyük olasılık.

 +Seviyorum de!

– Seviyorum

+Yalan söylüyorsuuuuun!

Birleşik Krallık Lincoln Üniversitesi’nde hayvan hastalıklarıyla ilgili araştırma yapan Daniel Mills ve meslektaşları, okulun Hayvan Davranışları Kliniği’ndeki çalışmaları sonucunda kedilerin sahiplerinin sevgilerine(en azından köpeklerinkine benzer şekilde) karşılık vermediklerini ortaya koydu.

Araştırmacılar, çocukların üzerinde uygulanan klasik bir deneyden yola çıktılar. Buna göre bebek ya da küçük çocuk oyun oynarken yalnız bırakılıyor, yalnız olduğu sıradaki davranışları ile ebeveyniyle tekrar bir araya geldiği zamanki davranışları gözlemleniyordu. Bu deney birkaç kez köpeklerde de tekrarlanmış ve köpeklerin sahipleri yanlarından ayrıldıklarında huzursuzlandıkları, sahiplerine kıyasla bir yabancıya daha az sevgi gösterdikleri ve sahipleri döndüğünde onlarla daha çok etkileşimde bulundukları ortaya çıkmıştı.
Ona Seslendiğinizi Duydukları Halde Sizi Tınmıyorlar“ÇOK DA FİFİ”

Bir grup Japon araştırmacının yaptığı deney, pek çok kedi sahibinin farkında olduğu bir olguyu doğrular nitelikte:Kedilerinize ismiyle seslendiğinizde size tepki vermiyorlar.
Geçen sene yapılan deneyde, araştırmacılar bir seferde 20 kediyi bir araya getirmiş ve onlara ikisi yabancılara, biri sahiplerine ait, kendilerini isimleriyle çağıran üç ses kaydı dinletmişler. Kedilerin hiçbiri hoparlöre tepki vermemiş.
Peki, kedilerle köpeklerin sahiplerine verdikleri tepkiler neden bu kadar farklı?
Araştırmacılar bunu evrime bağlıyorlar. Buna göre köpekler yaklaşık 15.000 yıl önce evcilleştirilmişken, kediler 9.500 yıl önce evcilleştirilmiş.  Tahminlere göre insanlar tarafından hayvanlarına gözcülük etmesi ve avda yardımcı olması için seçilen köpeklerin aksine kediler muhtemelen bizimle yaşamayı kendileri seçti.
Bir Avuç Mama İçin:(
“MIR MIR da MIR MIR”

Baş sürtme için söylediklerimiz mırlama için de geçerli.Sussex Üniversitesi’nde 2009 yılında yapılan bir araştırmada, araştırmacılar 10 farklı kedinin mırlamasını kaydetmiş ve sadece 2 durumda mırladıklarını keşfetmişler: yemek istediklerinde ve istemediklerinde.
Anlaşılan yemekle ilgili mırlamaları bariz şekilde farklı. 220 ila 520 Hertz arası frekanstaki mırlamaları bebek ağlamasına eşit ve araştırmaya katılan insanlar bu mırlamaların daha çok aciliyet taşıdığını ve daha az sevimli bulduklarını söylemişler.
Araştırmacıların vardığı sonuca göre, belki de kediler insanların ebeveynlik içgüdülerini tetikleyecek şekilde mırlamayı çözmüş durumdalar. Deneyin sonucu ne çıkarsa çıksın, biz bir tanecik kedilerimizin sadece acıktıkları için mırlamadıklarını biliyoruz, ama bu cingöz hayvanlar belli frekanstaki mırlamalardan sonuç aldıklarının da farkındalar.Seven Ne Yapmaz?

Belki de Kediniz Sevilmekten Hoşlanmıyor

Yine Daniel Mills’in araştırmasına göre, kediler okşanmaktan o kadar da hoşlanmıyor. 2013’te yapılan bir araştırmada Mills ve diğer araştırmacılar, aynı evde birden çok kedi besleyip beslememenin kediler üzerinde nasıl bir etki yaptığını görmek için kedilerdeki stres hormonu seviyesini ölçmüşler. İyi haber, aynı evde birden çok kedi beslemek kötü fikir değil. Ama sevip okşadığınız kediler, okşamadıklarınıza göre daha çok stresli oluyor.

Siz yine de sevin tabii… Ama elbette kedinizi, kedinizin hoşlanacağı şekilde sevin. Çünkü kendisi belki de sadece başından, kulak arkasından sevilmekten hoşlanıyor; onu yere yatırıp bağırta bağırta sevmenizden değil.

Kediler, sokaklarda sandığımızdan daha fazla tehlike ile karşı karşıyalar

Avcı mı Av mı?


Amerika’da yapılan bir araştırma sokağa çıkmasına izin verilen ev kedilerinin, karınları tok bile olsa kuş ve küçük memelilere saldırdığını ve bu hayvanların soylarını tükenme noktasına getirdiklerini söylüyor. Kedilerin gece avlandıkları bilinen bir gerçek. Ev kedilerini gece evde tutmak ya da diğer hayvanları tehlikeden haberdar etmek için boyunlarına çıngıraklı tasma takmak sorunu çözmek için yeterli.
Fakat ülkemizde kuş ve küçük memelilerden çok sokak kedilerinin sorunları var belki de. Her an aç ve saldırgan bir sokak köpeği tarafından parçalanma, ara sokaklarda hız yapan bir sürücünün arabasının altında kalma ya da apartmanınızın önündeki kedileri beslediğiniz için size gıcık kapmış komşunuz tarafından zehirlenme tehlikesi altındalar. Bunların hiçbiri olmasa bile, vicdandan ve insanlıktan nasibini almamış, bir kediyi tekmeleyerek öldürecek caniler mevcut dışarıda. Ayrıca yeni hayvan hakları yasasıyla sadece kediler değil, köpekler de büyük tehdit altında.
Deneyler kedilerimizin bizi düşündüğümüz kadar sevmediklerini söyleyebilir. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, bir canlıyı çok sevmemiz için onun da bizi bizim onu sevdiğimiz kadar ve onu sevdiğimiz şekilde sevmesi gerekmiyor. Yeryüzündeki tüm canlıların bizimle eşit koşullarda yaşaması dileğiyle.