Anadolu’nun Alkatrazı: Sinop Cezaevi

Dünya üzerinde ceza evlerinin ünüyle anılan şehirlerin sayısı çok azdır. Sinop, bu şehirler arasındadır. Sinop Ceza Evi’nin bu kadar ün salması tarihsel derinliğinden ve coğrafi konumdan dolayıdır.

Sinop kentinin konumu oldukça farklı ve de güzeldir. Coğrafi konumu kente ayrı bir güzellik katarken aynı zamanda onu ideal bir koloni kenti de yapar. Sinop ilinin tarihinin, milattan önce 6500 yıllara kadar indiği bilinmektedir.Sinop Cezaevi, 4000 yıl önce bölgeye egemen olan Gaskalılar tarafından yapılmıştır. Devasa büyüklüğü ile dikkat çeken cezaevi, Gaskalıların ardından Grek, Pontus, Roma ve Bizans uygarlıkları tarafından kullanılmıştır.Sinop‘un Türkler tarafından alınması, 1214 yılında Anadolu Selçukluları dönemine rastlamaktadır. Selçuklular tarafından sur olarak kullanılan hapishane üç tarafı denizlerle çevrili bir konumdadır. Surların cezaevi olarak kullanıldığına dair bulunan belgeler bizi ilk olarak 1569 yılına götürmektedir. Başlarda hapishaneden daha çok zindan görevi görmektedir. 1887 senesinde iç kalenin resmi olarak hapishaneye dönüştürülmesi sonucu çocuk hapishanesi, kadın koğuşu, hamam gibi ek binalar eklenmiştir.

18 metre uzunluğunda, 22 metre genişliğinde olan surlardan kaçış pek mümkün olmamaktadır. Bu zaman kadar 2 kişi kanalizasyon yoluyla hapishaneden kaçmayı denese de bu deneme başarısız olmuş ve ölümle sonuçlanmıştır. Üç yanı denizle çevrili olduğundan yüksek nem oranına maruz kalan olan mahkûmların çoğu bu sebeple cezası bitmeden yaşamını yitirmiştir. Ürpertici mimarisi ve yaşanılan acı olayları ile “dark turizm” konusunda Türkiye’nin alternatifi konumundadır.Sinop Cezaevi, 28 odadan oluşan 3 bin metrekare alan üzerine kurulmuş geniş duvarları ve burçlarıyla dikkat çeken devasa bir mimaridir. Veysel Paşa tarafından yaptırılan taş hamamı günümüzde hâlâ yerini korumaktadır. 1939 yılında 2 katlı ve 9 koğuşlu ek bir bina eklenmiş ve çocuklar bu bölgeye alınmıştır. 1996 yılında ise “E-Tipi Kapalı Cezaevi” yapılmasıyla kadın ve çocuklar buraya taşınmıştır

Sinop Cezaevi, 1999 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından müzeye çevrilmiştir. Şehir merkezinden minibüsler aracılığıyla ulaşılabilen müzeye giriş ücreti 5 Türk Lirası’dır. Müzeyi yılda ortalama olarak 280 bin kişi ziyaret etmektedir. Devasa hapishanenin daracık zindanları, labirent şeklindeki koridorları, 40 asırlık zamana meydan okuyan demir kapıları ile insanı çok eskilere götüren ve derinden etkileyen bir atmosfere sahiptir.
Zamanın en önemli tecrit noktalarından biri olan Sinop Cezaevi günümüzde Sabahattin Ali’yi ağırlaması ile de tanınır. Sabahattin Ali’nin kaldığı koğuş şu an müze haline getirilen cezaevinde halka açık durumdadır ve koğuşun duvarlarında Sabahattin Ali’nin eserleri asılıdır.

Sinop Cezaevi’nde yatan ünlüler

Ali’nin Kuyucaklı Yusuf ve Aldırma Gönül eserlerini burada yazdığı bilinmektedir. Cezaevi, Sabahattin Ali hariç, Refik Halit Karay, Hüseyin Hilmi, Ahmet Bedevi Kuran, Refi Cevat, Burhan Felek gibi isimleri de ağırlamıştır.

Sinop Cezaevi birçok ünlüye ev sahipliği yaptığı gibi dizi ve filme de tanık olmuştur. Bunlar; Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz, Bizim Hikâye, Pardon filmleri ve Parmaklıklar Ardında, Köpek, Esir Şehrin Gözyaşları, Tatar Ramazan dizileridir.

 

Bu yazı çeşitli kaynaklardan derlenerek hazırlanmıştır.