Türkiye’nin İlk Silah Fabrikalarından Birinin Acı Sonla Biten Öyküsü

Aşağıdaki fotoğrafta görmüş olduğunuz tabancanın adı Killigil Tabancası. 9 mm çapında, yarı otomatik ve  Nuri Killigil tarafından sınırlı sayıda üretildi. Yapıldığı fabrikanın kurucusu ise Nuri Killgil. Yani nam-ı diğer Nuri Paşa. Kendisi Enver Paşa’nın öz kardeşi olur.

Killigil tabancası

Türkiye’de pek fazla bilinmeyen Nuri Killigil,  Azerbaycan’da ‘Bakü Fatihi’ olarak tanınıyor. Çünkü, Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna doğru, yani 1918’de, Kafkas İslam Ordusu Kumandanı olarak Bakü’yü, Ermeni Taşnakların ve Rusların işgalinden kurtardı. Kendisi ayrıca Trablusgarp Savaşı’nda da Atatürk’le birlikte İtalyan işgaline karşı savaşmıştı. Ama ben şimdi size, Cumhuriyet tarihinin ilk endüstriyel silah tasarımcılarından da olan Killigil’in 1930’larda kurduğu ve 1949’da bir sabotaj sonucu havaya uçurulan fabrikasından bahsedeceğim. Fabrika, Nuri Killgil’in Zeytinburnu’nda kok kömürü satan bir şirketi alıp burayı bir madeni eşya fabrikasına dönüştürmesiyle kuruldu. Bu fabrikada önceleri tabanca, matara, demir çubuk, gaz maskesi ve mermi üretiliyordu. Daha sonra Killigil fabrikasını iyice genişletti ve Sütlüce’ye taşıdı. Yeni motor ve makinelerle havan ve havan mermisi üretimine de başlandı. Bir süre sonra Killigil, fabrikanın silah üretmeyeceğini beyan etti fakat üretim gizlice devam etti. Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulmuş ilk silah fabrikalarından olan Nuri Killigil Silah ve Mühimmat Fabrikası Arap-İsrail Savaşı’nda Arap orduları için silah ve cephane üretti. Filistin halkının hak ve özgürlük mücadelesini Filistinlilere silah ve cephane göndermek suretiyle destekledi. Ancak bu faaliyetler ABD ve İsrail’in o dönemdeki menfaatlerine hiç uygun değildi.

Ve 2 Mart 1949’da saat 17.10’da, fabrikada, faili meçhul üç büyük patlama meydana geldi. İlk patlama kimyahanede olmuştu. Sonradan cephane deposuna sıçrayan ateş, mermilerin patlamasına yol açmış ertesi gün bile duman ve patlamalar devam etmişti. Barut kokusu, Galata köprüsünden hissediliyordu. Fabrika çevresi, kordon altına alındı. İçişleri Bakanı, Ankara’dan gelerek tahkikatla bizzat ilgilendi. Aralarında Nuri Killigil’in de bulunduğu 27 kişi bu patlamada hayatlarını kaybetti. Nuri Killigil’in cesedi bulunamadı ve boş tabut defnedildi.

Patlamanın ardından bir gazete haberi

Patlamanın kimler tarafından gerçekleştirildiği ise meçhul kaldı. Olayın siyasi bir sabotaj olduğu da iddialar arasındaydı. 18 Mart’ta olay Meclis’te konu edilirken, bazı milletvekillerinin “hadise ört bas edilmeye çalışılıyor efendim” demeleri, bu ihtimali gözden uzak tutmadıklarını gösteriyor. 23 Mart’ta başbakan, mecliste açıklamalarda bulundu. Bu açıklamanın arkasından yapılan kapalı celsede ne konuşulduğunu ise kimse bilmiyordu. Bilinen şey, müzakerelerin olayla ilgili olduğuydu. Ecevit Güresin’e göre “Patlamadan sonra Nuri Paşa’nın parçalarından bazıları dağınık olarak bulundu. Kolunun yarısı, elleri, ayağı ve bazı vücut parçaları. Hazin fakat askerce bir son. 15 kişiye ait ceset parçaları, 3 ayrı tabuta paylaştırılmış. Ceset parçaları daha sonra morga kaldırılmış; bunlar için Beyazıt Camii’nde cenaze namazı kılınmış ve Edirnekapı’da hazırlanan ‘Nuri Killigil Fabrikası Şehitliği’nde hepsi birden toprağa verilmiş. Ancak, Nuri Paşa’nın cesedinin ana gövdesi, 20 gün sonra Haliç’te su üstüne çıkmış. Ailesi yeniden cenaze töreni yapmak istemiş. Ancak o tarihte İstanbul Müftüsü olan Ömer Nasuhi Bilmen “Sadece bir ceset parçası için cenaze namazı kılınamayacağı” yolunda fetva verince Paşa’nın ailesi perişan olmuş. Sonuçta cenaze, Killigil’in yakınları tarafından hocasız bir şekilde 24 Mart 1947’de Edirnekapı’daki şehitliğe gömülmüş.

Nuri Killigil

Ancak Atilla Oral, 2016’da Nuri Paşa’nın mezarını tespit etti. Edirnekapı Mezarlığı’ndaki Nuri Killigil mezarı onarıldı ve kendisi için tam 67 yıl sonra cenaze namazı kılındı.