Osmanlı’da Kardeş Katlinin Tarihi

Kardeş katli, Osmanlı tarihinde sürekli tartışılan önemli konulardan biridir. Bir tarafta vakıflar kuran, imaret evleri, aş evleri, hanlar, hamamlar, kervansaraylar inşa eden, fethettiği bölgelerde bayındırlığı sağlayan, adaleti ve muhabbetiyle dört bir yanda kendinden söz ettiren bir imparatorluk; ama diğer tarafta nizam-ı âlem için karındaşlarını katleden bir Osmanlı İmparatorluğu. Osmanlı’da ilk kardeş katli, Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihi kadar eskidir. Üzerinde tam bir uzlaşma olmasa da, Osmanlı devletinde ilk kardeş katli olarak bizzat Osman Gazi’nin amcası Dündar Bey’i katletmesi kabul edilir. Osman Gazi, kendisine karşı Bizans tekfurları ile işbirliği yaptığını düşündüğü amcası Dündar Bey’i ok ya da yay tahtası ile vurarak öldürdüğü söylenmektedir.

Fetret Devri

Yıldırım Bayezid’in Ankara Meydan Savaşı’nda Timur’a yenilmesi Osmanlı Devleti için felaketle sonuçlanmış, Anadolu beylikleri yeniden kurulmuş, Osmanlı’da tam 11 yıl sürecek Fetret Devri başlamıştı. 11 yıllık bu dönemde Yıldırım Bayezid’in beş oğlundan dördü arasında taht kavgası başladığından Anadolu toprakları büyük bir kargaşaya sürüklenmiş, kardeşlerden Çelebi Mehmet tek hükümdar olup tahta geçinceye kadar binlerce Türk, kardeşler arasındaki savaşlarda can vermişti. Osmanlı, kardeşler arasındaki bir taht kavgasının bedelinin ne kadar acı sonuçlar doğurabileceğine bizzat tanık olmuştu.

Fatih Kanunnamesi

Türklerde kardeş katli Anadolu Selçuklularında görülmeye başlayan, Osmanlı Devleti’nde ise I. Murat’tan itibaren gelenek haline gelmeye başlayan bir uygulamaydı. Fetret Devrinde tehlikeli boyutlara ulaşan, Mehmed Çelebi ve II. Murad devirlerinde de devam eden şehzadeler arasındaki kavganın devleti parçalayacağını, bu durumun kimlerin yararına olacağını çok iyi fark eden Fatih Sultan Mehmed, hazırlattığı Kanun-nâme-i Âl-i Osman’ın Bâb-ı Sâni faslına bu konu ile ilgili bir madde koydurarak yazılı hale getirdi. Bu madde şöyleydi:

Ve her kimesneye evlâdından saltanat müyesser ola, karındaşların nizâm-ı âlem içiin kati etmek münâsiptir. Ekser ulemâ dahi tecvîz etmedir. Anınla âmil olalar

Kimesne: Kimse
Müyesser: Kolaylıkla ortaya çıkan
Tecviz: İzin verme
Amil: Bir olayın, bir işin olmasına yol açan, bir işi yapan.
Ekser: En çok pek fazla, daha çok.

Padişahın Oğlu Olmak

Padişahın oğlu olmak, her an ölmeye hazır olmakla artık aynı anlamı taşıyordu. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı ülkesine gelen Avusturya elçisi Busbecq, Şehzade Mustafa‘dan bahsederken bu durumu şöyle anlatır:

Türk padişahlarının oğlu olmak büyük bir talihsizlik demekti. Çünkü bunlardan birisi tahta çıkınca diğerleri ölüme hazır olmalıydı. Bu da bilhassa yeniçerilerin durumuyla ilgilidir. Çünkü padişahın yaşayan bir kardeşi varsa, bu askerlerin padişahtan istekleri hiç sona ermez. Diledikleri şey kabul edilmezse, “Allah kardeşini eksik etmesin!” diye bağrışırlar. Bu, onu tahta getirmek istediklerini anlatmak içindir.

Kafes Sistemine Giriş

Fatih Kanunnamesi’ne dayanan kardeş katli yaklaşık 150 yıl boyunca geçerliliğini sürdürdü. Bu süre içinde 61 şehzadeden 22’si devlete isyan ettikleri için, diğerleri ise Fatih Kanunnamesi’ne dayanılarak öldürüldü. 1603 yılında Osmanlı tahtına geçen I. Ahmet kardeşi Mustafa’yı öldürmedi ve hanedan ailesinin aklı başında olan en büyük üyesinin tahta çıkması sistemini getirdi . Nitekim 1617’de öldüğünde, oğulları olduğu halde, Osmanlı tahtına 22 Kasım 1617’de hanedanın en yaşlı üyesi olarak kardeşi I. Mustafa çıktı. Böylece Osmanlı tahtına ilk kez bir padişahın oğlu değil, padişahın kardeşi geçmiş oluyordu.

Tecrübesiz, Paranoyak ve Milletten Bihaber Şehzadeler Yetişmesine Sebep Oldu

Kardeş katlinin yerini bu dönemden sonra kafes sistemi aldı. Kafes sistemi kısaca, tahta çıkma olasılığı olan şehzadelerin muhafızlar tarafından sürekli göz hapsinde bulundurulmasıydı. Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra devlet işleriyle en çok uğraşan padişah olan Sultan Ahmed, ıslahatlar dahilinde getirdiği kafes sistemi ile taht kavgalarını önlemesine rağmen devleti tecrübesiz,aklen sorunlu ve milletten bihaber olan şehzadelere teslim ederek gerilemenin hızlanmasına sebep olmuş,merkezi yönetimin zayıflaması sonucu da devlet çözülmeye başlamıştır.