İzmir’in Karantina Semti Ve Karantina Adasının Hikayesi

Son dönemlerde adını sıkça duyduğumuz “karantina” kelimesi, uzun yıllar önce İzmir’de bir semt ve bir adanın adı olmuştu. İşte Karantina’nın hikayesi…
Son dönemlerde adını sıkça duyduğumuz “karantina” kelimesi, İtalyancada kırk anlamına gelen “quaranta” kelimesinden türemiş ve zamanla “quarantina” halini almıştı. Dilimize de “karantina” olarak geçmişti.

18.yy ortalarına doğru Avrupa ve Asya’da  veba ve kolera başta olmak üzere pek çok salgın hastalık ortaya çıkmıştı. Salgın hastalıklar  deniz ticaretinde kullanılan gemiler ve gemi personeli tarafından başka ülkelere taşınıyor ve salgınlar yayılıyordu.Salgın hastalık tehlikesine karşı İstanbul’da karantina idaresi kurulmuş, ikinci karantina idaresi ise 1840’ta İzmir’de kurulmuştu. Şehrin en uç yerleşim bölgesi o zamanki ismiyle “Kallithea” o vakitler. Önce gemiler Karantina sahilinde denizde kırk gün bekletiliyordu.

1846’da bugünkü Mithat Paşa Meslek Lisesi’nin yanındaki yerde bir karantina binası inşa edilmesiyle o günden sonra semtin adı Karantina olarak kayıtlara geçmiş. 1863’de karantina idaresi Urla’ya taşınsa da bu isim semt sakinleri tarafından günümüze kadar yaşatılmaya devam edilmiş.

1885’te muhtarlıklar kurulmaya başlandığında “Karantina Rum mahallesi” olarak kayıtlara geçmiş. Rumlar, Ermeniler, Yahudiler ve İslâm olarak kayda geçen Türkler birlikte yaşamışlar. Daha sonraları Timur Selçuk’un bestelediği, Attila İlhan’ın “Karantinalı Despina” adlı şiiri o dönemleri anlatıyor.

1922’den sonra semtin kozmopolit yapısı kaybolmuş ve 1937’de belediye meclisi, maziyi hatırlatan sokak ve mahalle isimlerinin değiştirilmesine karar vermesiyle; Karantina mahallesi, Mithatpaşa Mahallesi olarak değiştirilmiş ve semte bugün Küçükyalı deniyor.

1863’de karantina idaresi Urla Adası’na taşınan karantina binaları ise 1950 senesine kadar görevini aralıksız olarak sürdürmüş. Karantina adasına yanaşan gemiden indirilen yolcular ve gemi personeli ilk olarak soyunma odasına alınıyor ve kıyafetlerini çıkartılıp, özel yapılmış  buharlı  makinelerde dezenfeksiyon işlemine tabii tutuluyordu.

Sadece peştemal ve takunya giyen yolcular özel duş odalarına alınıyor ve burada sabunla ve özel dezenfektanlarla duş yaptırılıyordu. Giyinen yolcular doktor muayenesinden geçtikten sonra sağlam olanlar yollarına devam eder hasta olanlar ise tedavi edilmek amacıyla özel bölmelerde kontrol altında tutulurlardı.

Bu sırada vefat etmeleri durumunda ise özel olarak sönmüş kireç dökülmüş olan mezarlara ve mümkün olduğunca derine gömülerek izole edilmeye çalışılırdı.

kaynak: http://www.urla.bel.tr/Urla/2/urla-karantina-adasi