Demokles’in Kılıcı ve Hikayesi Hakkında Bilinmeyenler

Demokles’in Kılıcı, günümüz siyasetçilerinden çokça duyduğumuz, gazetelerin köşe yazarlarınca sıklıkla kullanılan ama anlamı detaylarıyla bilinmeyen deyimlerden yalnızca biridir. Tarihi bir dayanağı olan bu deyim “hayati” bir ders niteliği taşıdığı için değerli ancak samimiyetsiz kişilerin sürekli dillendirmesinden dolayı dile pelesenk olmuş tüm deyimler gibi önemsiz gözükmektedir. Bu çatışma içinde, araştırmaya ve kaynağına inmeye gerek görülmeyen bir söz öbeği olarak kalmaya devam etmektedir.

Roma’nın ünlü tarihçilerinden Çiçero’nun aktarımıyla meşhur olan bu deyim, M.Ö. 4. Yüzyılda İtalya’nın Sicilya Adası’ndaki bir olay sonrası tarihi sayfalara giriyor. Bu coğrafyada kurulu ve Yunan şehri olan Siraküza, dönemin parlak devletlerinden biri. Hatta Çiçero’ya göre en büyük Yunan şehri ve aynı zamanda “en güzel” şehir.Anlatılana göre dönemin güçlü krallarından Siraküza’nın lideri Kral Dionysos, görkemli bir hükümranlık içindeydi. Bir eli yağda, bir eli balda misali. Hal böyle olunca dışarıdan bakanlar da bu duruma gıpta ediyor; “ah ulan…” içlenmeleri içinde kıvranıyorlar. Oldukça zengin, güçlü ve korkulan bir kişilik olmasının yanında hiç gülmeyen bu kral, merak uyandıran gizemli bir role bürünüyor.Dikkatleri üstünde toplaması bir yana, kimse de çıkıp; “kralım, neden gülmüyorsunuz?” sorusunu yöneltemiyor haliyle.Olayımızın kahramanı Demokles, Kral Dionysos’un yakın arkadaşı ve danışmanı olarak saraya elini kolunu sallayarak giriyor ve iyi bir gözlem yapabiliyor. Kralın bu durumunu fark ediyor ama onun bu tavırlarına anlam veremiyor. Öyle ya, kralsın ve gücünle takdir toplayan bir mevkidesin. Haksız da sayılmaz. Şatafatlı bir saray, onlarca hizmetli, koca bir ordu ve zengin bir ülke… Daha ne olsun?Demokles de kralın başrolü üstlendiği bu sahnede “onun yerinde ben olsam…” öykünmeleri içinde görevine devam ediyor.Ama kaziye-i anha öyle değil tabi.

Demokles krala sürekli “yerinde olsam var ya…” söylemleriyle gelince bir gün kralın yer değiştirme teklifiyle karşılaşıyor. Teklif açık; Demokles kısa bir süreliğine de olsa kralın yerine geçecek. Tek bir şart var; kral gibi davranacak ve kendini gerçekten kral gibi hissedip buna uygun adım atacak.Kral tüm hazırlıkların eksiksiz yürütülmesini ve Demokles’in kendi yerine oturan yeni hükümdar olduğunun kabul edilmesini emreder ve sonrasında devir teslimini yapar.Demokles artık kraldır. İsterse astığı astık, kestiği kestik olur da kimse ona ilişemez bile.Etrafına gülücükler saçarak dolaşan Demokles sarayın ve malum gücün kontrolünü tatmakla meşgulken kafasını yukarı kaldırdığında tüm keyfi kaçıyor.Yukarı baktığında tam kendi tepesinde aşağı bakan bir kılıç fark ediyor. Bu kılıç bir at kuyruğuna bağlı. Ha düştü ha düşecek yani. Keyfi kaçan Demokles renk vermemek için rutine devam etmeye çalışsa da beynini kurcalayan bir kılıç var.Krala bu kılıcın neden kendi tepesinde böyle durduğunu sorduğunda aldığı cevap da kral Dionysos’un neden gülmediğini açıklığa kavuşturur. O kılıç hata yapan, görevini yerine getiremeyen yöneticilerin cezalandırıcılığını üstlenen bir silahtır. Eğer ki tahtındaki kral görevine layık değilse bu kılıcın kellesini götürmesine razı olmalıdır.İşte günümüz siyasetçilerinin diline pelesenk olan bu deyimin anlamı burada saklı. Unvanlar ve pozisyonlar ile sonuçları arasındaki bir doğru orantıya dikkat çekiyor bu önerme. Yönetici olunabilir, hükümet yönetilebilir, savaşlar ilan edilebilir. Fakat görevini kötüye kullanan, görev süresince yönetileni direkt etkileyen hatalar cezasız kalmamalıdır der Demokles’in kılıcı. Yargı merci, vicdanında saklı olanlara bir göndermedir sözün özü.