Bir Çömlek Külle 2. Mahmut’u Kurtaran Kadın Cevri Kalfa

Topkapı Sarayı’nda bugüne kadar bilinen birçok ses getiren olaylar yaşanmıştır ama Osmanlı İmparatorluğunu daha doğrusu tahtın bu kadar tehlikeli olduğu bir dönem daha yaşanmamıştır. Tarih Temmuz 1808’i gösterirken Topkapı Sarayı, tarihinin en acı olaylarından birini yaşadı… İsyan çıkartan Yeniçeriler işi o kadar ilerletti ki Harem’e kadar ilerledi. Harem dairesini basan 20 kadar azılı serseri, tekrar tahta çıkarılacağı anlaşılan III. Selim Han’a doğru ortadan kaldırdıktan sonra da Şehzade Mahmud’un peşine düşmüşlerdi. Onu da katledeceklerdi…

III. SELİM ŞEHİT EDİLİYOR

İsyancılar hızlı bir şekilde Harem’e girerek Lala Tayyar Ağa’yı kenara ittiler. Yalın kılıç haremin Kuşhane Kapısı’na üşüştüler.  Fakat az sonra kendisini toparlayan Lala, yanına iki yardımcı daha bulup katillerin peşine düştü. Fakat Enderunlu oldukları için hareme giremez, her şeyi göze almış olan katillerin gösterdikleri pervasızlığı gösteremezlerdi. Harem muhafızı zenci hadımlar- dan Amber, Kasım ve Hafız İsa ağaları bularak yardım istediler. Zencilerin üçü de iri yarı, dev yapılı, güçlü kuvvetli adamlardı. Vakit geçirmeden kılıçlarını çekip Sultan Selim ile Şehzade Mahmud’u kurtarmaya koştular. Fakat Sultan Selim için artık çok geçti!

9 KILIÇA KARŞI 3 KILIÇ

Asilerin hedefi Şehzade Mahmud’u da ortadan kaldırmaktı. Bu defa şehzadenin dairesine yöneldiler, lâkin Şehzade ortada yoktu. 23 yaşındaki genç şehzade, Cevrî Kalfa tarafından Altın Yol’dan geçirilerek, üst katta bulunan kalfanın kendi dairesine kaçırılmıştı. Zenci ağalar, üst kata çıkılan taş merdivenin başına ulaştıklarında katiller güruhu da yetişmişti. Sultan Selim’in kanıyla bir kat daha vahşileşen caniler, hadımların engellemeye çalışması üzerine, öfkeyle zenci ağaların üzerlerine atılırken; onlar basamakları ikişer ikişer atlayarak yukarıya çıktılar. Kasım Ağa merdivenin üst başındaki sahanlıkta, kendine uygun bir yer seçerken, Amber ile Hafız İsalar da daire kapısını tuttu. Fakat dokuza karşı üç kılıç ne kadar dayanabilirdi? Kasım Ağa, canileri ancak beş dakika oyalayabildi; sonunda bostancılardan birinin fırlattığı mızrakla yaralanıp devrildi. Merdivenin başı savunmasız kalmıştı.

VE CEVRİ KALFA DEVREDE

İşte her şeyin bittiği sanıldığı anda, bu defa da sahneye Cevrî Kalfa çıktı. Uzun boyu ve dev cüssesiyle çok kuvvetli biri olan bu Çerkez kadını entarisinin eteklerini belindeki kuşağa soktu ve yalınayak, âdetâ bir dişi kaplan gibi yerinden fırladı. Eline içi kül dolu büyük bir çömlek geçirmişti. İsa ve Amber ağalara sesinin bütün gücüyle bağırdı:
“Haydi durmayın! Şehzadeyi kaçırın!”
Tepedeki baca penceresini işaret ederek, “damdan!” diye ilave etti.
Bu sözünün ardından iki adımda merdivenin başına yetişti. Ellerinin yanmasına aldırmaksızın, çömleğindeki kızgın külleri, basamakları çıkmaya çalışan, gözleri kararmış katillerin yüzlerine avuç avuç savurmaya başladı. Gözlerine sıcak kül dolan ve neye uğradığını şaşıran canilerin duraklama- sıyla, birkaç dakika kazanılmıştı. Zenci ağalar, Şehzade Mahmud’a omuz vererek, onu ‘baca’ adı verilen, tepe penceresinden çıkarmaya çalışıyordu. Bu arada Cevri Kalfa’nın hem gücü, hem de külü tükenmişti; adım adım geri çekilmeye çalışırken, karnına yediği tekmeyle yuvarlanarak bayıldı.

ŞEHZADE YARALI KURTULUYOR

Sahanlığa ulaşan cellâtlardan Ebe Selim, usta bir bıçak atıcısıydı. Elindeki hançeri, dama çıkmak üzere bulunan Şehzade’ye hızla fırlattı. Bıçak, Mahmud’un koluna saplanmış, fakat şehzade buna rağmen dama çıkmayı başarmıştı. Saray içindeki bağrışmalar giderek çoğalıyor- du; zira Alemdar Mustafa Paşa Bâbüssaâde’yi kırarak saraya girmişti. Arz Odası’nın önünde Sultan Selim’in cesediyle karşılaşınca, naşın üzerine kapanarak:
“Vah efendim, tahta çıkarmak için bunca yerden koşup gelmiş iken, gözlerim seni bu halde mi görecekti?” diyerek gözyaşı döktü. Ardından askerlerine:
“Koşun, Sultan Mahmud Efendimize bakın, ona zarar gelmesin; damlara çıkın, kapıları kırın!” diye emretti. Sultan Selim’in katilleri, gürültülerin çoğalması üzerine can kaygısına düşüp sarayın dört bir yanına dağıldılar. O karışıklık içinde hem Şehzade Mahmud, hem de Cevrî Kalfa kurtulmuştu.

SULTAN MAHMUD VEFALI DAVRANDI

Sultan, padişah olduktan sonra, kendisine canı pahasına yardım eden bu cesur kadına saygıda kusur etmedi. Gösterdiği kahramanlığı şanına lâyık mükâfatlar ihsan ederek karşılıksız bırakmadı. Kalfa’ya, Harem-i Hümayun hazinedarlığı verildi. Sultan II. Mahmud, kendisine sadece makam vermekle kalmadı; Büyük Çamlıca’da güzel bir de köşk yaptırdı, çevresindeki geniş araziyi de bağışladı. Ayrıca aynı araziden çıkan kaynak suyunu ‘Cevrî Kalfa Suyu’ adıyla Üsküdar’a getirtti; İcadiye’de bir çeşme yaptırarak oradan akıttı. Sultan Mahmud, büyük kadirbilirlik göstere- rek, Hazinedar Kalfa’nın 1818 ya da1819’da vefatı üzerine, ruhu için Sultanahmet’te, Divanyolu cadde sinin başında bir sıbyan mektebiyle bir de güzel çeşme yaptırdı. Cevri Kalfa’nın kabri, Fâtih Sultan Mehmed türbesinin bitişiğinde bulunan Sultan II. Mahmud‘un annesi Nakşidil Sultan’in türbesi içindedir. Yani sultan Mahmut Cevri Kalfayı annesinden ayrı tutmamış aynı türbeye defnetmiştir.