Bilen bilir Antalyada giden gelmez dağları vardır. Bu ismi almıştır çünkü orayı çok iyi bilen biri olmadan giderseniz kesinlikle kaybolursunuz.Bu köy o dağların yamacında bulunur.Ve rehbersiz gidemeyeceğiniz bir bölgedir. Karakadı köyü bundan 30 yıl önce bazı sebeplerden dolayı boşaltılmış o sebepleri size anlatıcam ileride.Bu hikayemde o dağlara gittiğimiz bir gezide nasıl o köyle yolumuzun kesiştiğini ve o köyde geçirdiğimiz zamanları anlatıcam.

 

2014 yılında Giden gelmez dağlarına bir gezi yapılacaktı ve ben Antalyalı olduğum halde daha gitme fırsatı bulamamıştım. Lisedeyim o zamanlar, bizimkilere sordum.Ilk başta biraz tereddüt ettiler çünkü dediğim gibi çok kişinin kaybolduğu bir yerdir.Zar zor ikna ettim. Gezi tam 1 ay sonra yapılacaktı ve bende isminin neden olarak tam öyle olduğunu araştırmaya başladım. Bulduğum şeyler beni şaşırttı.Çok sayıda kaybolan geri dönemeyen insan vardı. Belediye de onları aramak için ekip göndermiyormuş bir yerde okuduğum kadarıyla çünkü kaybolabilirlermiş.Ama bizim başımızda rehber olacaktı sonuçta ne olabilirdiki?

1 ay bir şekilde geçti okulun son dönemine denk geliyordu gezi.3 gün süreceği tahmin ediliyordu. Hazırlıklar yapıldı okulun önünden kalktı.1 otobüs gidecektik 25 kişiydik.Ben çoğunu tanımıyordum gidenlerin. Yaklaşık 8 saat otobüs yolculuğundan sonra vardık manavgata. Manavgatta mola verdik 1 saat kadar. Gece vakti yola çıktığımız için anca öğlen olmuştu daha o yüzden insan doluydu tesiste.1 saat vakit geçirdikten sonra dağa doğru yola çıktık. Yakın bir köyde otobüsü bıraktık. Rehberimiz o köyden yürüyerek 10 dakika süreceğini söyledi.Bu arada rehberlede tanıştım. Ilvat köyündenmiş. Hemşerim diye hitap. ediyordu bana. Köyde indik adını şuan hatırlayamıyorum ama insanlar çok sevecendi. Bize yemek ikram ettiler. Kurabiye vs. Yedikten sonra yola çıktık.

15 dakikalık yolculuktan sonra dağa doğru çıkan patika bir yola geldik. Dağın etrafında 4-5 köy vardı. Etek kısmındaydılar ve ev sayısı fazla değildi, bazıları terkedilmiş gibiydi.Çıkmaya başladık, etrafta birkaç çadır gördük. Daha önce gelenlerin çadırları okduklarînı söyledi rehberimiz.

Rehberimizin adı Ilhandı. Uzun boylu, zayıf dalgalı saçlı 40lı yaşlarda biriydi. Iyimser bir insandı ve her zaman yüzü gülüyordu.

Biraz daha ilerledik patika iyice dikleşmeye başladı yürüyüşümüz zorlaşıyordu birde çok kişiydik, iyice zordu. Biraz daha ilerleyince rehberimiz durdurdu bizi. Daha yarıya bile gelmemiştik zaten tepeye çıkmamız imkansız gibiydi.
-Şimdi etrafını dolaşıcaz ve yağlıtepe köyüne gidicez, orada dinlenebiliriz dedi. Gruba dönüp baktığımda çoğunun yüzünde bezmiş bir ifade gördüm.Ben sporla uğraştığım için yorulmamıştım ama gruba uymak zorundaydım tabi. Köye doğru gittik. Yaklaşık 30 haneli bir evdi. Evler kerbinten yapılmıştı. Gittiğimizde direk rehberin peşinden 2 katlı bir eve gittik.Alt katın bir kısmını ahır olarak kullanıyordu evin sahibi. Dışarıdaki merdivenden yukarı kata çıktı öğretmen ve rehberimiz. Aşağıdan evin sahibi görünmüyordu, konuşulanlarıda duyamadım. Yaklaşık 5 dakika sonra aşağı geldiler ve köyün dışına kamp kuracağımızı söylediler.

Kamp kuracağımız yer etrafı ağaçlarla kaplı bir toprak yolun kenarıydı. Biraz küçük bir alandı, çadırlarda da ikişer kişi kalacağımızı düşünürsek 13 çadır kurulacaktı. Rehberimiz gittiğimiz 2 katlı evde kalacağını söyledi ve yanımızdan ayrıldı.Öğretmen ve kızı dahil olmak üzere 26 kişi 13 çadır kurduk ve çıkıp dışarıda çember şeklinde oturduk.

Öğretmeniniz 31 yaşında uzun boylu zayıf yakışıklıydı. Kazım hoca.Çok severim onu bizim tarih öğretmeninizdi ve neredeyse tüm geziler ondan sorulurdu.

Çember şeklinde otururken heryerde görebileceğiniz bir klişeyi yaptık. Korku hikayeleri anlatıyordu herkez sırayla.Ben bunların uydurma olduğunu düşünüyordum ki öyleydide.Ben böyle olaylara inanırdım fakat sadece dinsizlerin başına falan geleceğini düşünürdüm. Dinime çok bağlı bir insan değilim, namaz kılmam mesela. Oruç tutarim, yani en az diğer müslümanlar kadar bağlıyım dinime ama bu çok değil bence.Ve insanların cinlerden neden bu kadar korktuğunu anlamıyorum.Ben korkmuyorum, daha doğrusu KORKMUYORDUM…
Saat geç olmuştu ve herkeze bir yorgunluk çökmüştü. Yatmaya karar verdik herkez yataklara dağıldı.Ben çokta yakın olmayan ama sevdiğim arkadaşım alperenle kalıyordum. Gece oldu direk yattım, uyuyamıyordum yattığım yeri yadırgadım galiba.

B:Ben A:Alperen

A:Kanka uyudunmu?
B:Uyuyamadım alperen.
A:Çıkıp bi havamı alsak?
B:Valla iyi gelir.

Dışarı çıktık. Ormana doğru yürüdük.

A:Kanka feritin anlattığî hikaye neydi öyle ya
B:Dinlemedim ne anlattı
A:Ormanda ağaç cinleri varmış kanka. Gece vakti ağaçların tepesinde dururlarmış bazen hayvan kılığına girerlermiş.
B:inanma kanka böyle şeylere uydurma onlar.
A:Olum Kuranda yazmıyormu?
B:Okumamışsınız belli, uydurma bunlar alperen.

Uydurma olduğunu bilmeme rağmen ağaç tepelerine gözüm kaymaya başladı ne alakaysa. Konuşmaya dalıp baya bir ilerlemişiz.

A:Kanka nereye geldik biz
B:Bilmiyorum kankada telefon çekmiyor.
A:Geriye dönüp yürüyelim dümdüz varırız.

Ne saçma bir fikirdi.Ama onu uygulamaktan başka çarem yoktu.

Dümdüz yürüdük, yaklaşık 10 dakika sonra bir köye vardık. Gelirken bu kadar az yürümemiştik bu bana garip gelmişti.Ama alperene bahsedip onu korkutmak istemedim, sadece başka bir köydür gider yardım isteriz diye düşündüm. Alperen zaten ottan taktan korkan bir insandi. Köye girdik. Sadece 15 civarı hane vardı. Küçük bir yerdi. Mahalle gibiydi.

A:Burası bizim gittiğimiz köy değilki
B:Yardım isteriz gel bir kapıyı çalalım.

Gittik bir evin kapısıni çaldık, açan olmadı. Diger bir eve gittik, kapıyı yaşlı bir teyze açtı tahminen 70 yaşlarındaydı. Buyrun oğlum baktınız dedi,ilk başta cevap veremedik.

A:Nene biz-
B:Nenecim biz buradan geçiyordukda burada yağlıtepe köyü varmış nasıl gidicez oraya?
N:Napıcaksınız orda?
B:Tanıdığımız varda ziyarete gidicez.
N:Oğlum orda kimse yaşamıyorki ne tanıdığından bahsediyorsunuz?

Dilim tutuldu resmen, konuşamadım.Aslında binaların çoğunun kötü durumda olduğu için terkedilmis olduğunu düşünmüştüm köyü ilk gördüğümde.Ama ilhan abi ve kazım hoca gidip adamla konuşmuşlardı. Olanları aklım almadı. Ikimizinde konuşmadan kalmamız üzerine kadın bizi içeri davet etti.

içeri girdik. Alperene baktım çocuğun yüzü bembeyaz kesilmişti. Bizi küçük 2 tane mobilya olan bir odaya zütürdü. Işığı yaktı, beyaz loş bir ışıktı.

N:Birşey içermisiniz çocuklar?
B:Nene biz birşey almayalımda ben anlamadım bu olayı.
A:Nene ben bi bardak su alabilirmiyim?

Kadın su getirmeye gittiğinde alperene yaklaştım, kadının duymayacağı bir sesle fısıldadım.
B:Olum bişey alma burdan ne olduğu belli değil.
A:Su istedim lan ne olacak

içeri geldi nene, alperene suyu uzattı. Alperen teşekkür etti kekeleyerek suyu aldı.Tam içecekken birden bardağı geri çekti.
A:Nenecim kusura bakma ama bu su çok kötü kokuyor
N:Biz kuyudan çekeriz suyu kokusu öyledir yapacağımız birşey yok.

Gözümle içmemesini işaret etmeye çalıştım ama alperen bana bakmadan suyu içti. Tadıda kötüymüş gibi yüzünü ekşitti.

B:Ee nene anlat bakalım bize nasıl bu köyde kimse yaşamıyor,biz ziyarete gidecektik.

Derin bir nefes aldı ve anlatmaya başladı…
N:O köyün asil ismi karakadı köyüdür. Ismini dedesi kadı olan birinin yaptığı kötü şeylerden almıştır. Kendini kadı gibi görmüş ve ayrıca kadılığın köyü yönetmek olduğunu düşünerek tüm köyü kendi dediklerini yapmaya zorluyormuş. Biraz deliymiş zaten halk ondan korkuyormuş, kimse köyden kovmaya cesaret edememiş onu. Gün geçtikçe insanların dediğini yapmaması sinirlendiriyormuş onu.Bir süre sonra üç harflilerden yardım almaya karar vermiş
A:Cinlerden nasıl yardım almış?
N:Üç harfli.Üç harflilerden yardım almak için bir hoca bulmuş.Üfürükçü dediklerinizden.O kadar kötü şeyler yapmışlarki. Köy halkı köyü boşaltmaya başlamış.
B:Ne gibi kötü şeyler?(Ben bunu sorunca yine derin bir ic cekti)
N:Köyde hergün hayvanlar telef oluyormuş. Gece vakitleri, yatsı ezanından sonra garip varlıklar görünmeye başlamış. Koylülerde korkup köyü terk etmisler. Kimisi civar köylere gitmiş, kimisi şehre taşınmış.
B:Tamam teyze de sen bunları nereden biliyorsun?

Nene bir an duraksadı, yüzümüze ters ters baktı.

N:Tamam hadi gidin uyuyacağım ben, yaşlı bir kadınım sonuçta.
B:Nene bi cevap verseydin.
N:Sen çok meraklısın ama yeterince soru cevapladım çıkın artık buradan.

istemeye istemeye kalkıp kapıya yöneldik. Evden çıkarken dikkatimi 2 şey çekti.
Birincisi evde hiç ayna yoktu.
ikincisi kapının dibinde bir çift erkek ayakkabısı vardı …

Evden resmen kovmuştu bizi. Evden çıktık güneş doğmaya başlamıştı. Sabah olmuştu zaten, kadın ne uyumasından bahsediyordu? Bunun yalan olduğu barizdi zaten de.Alperene dikkat ettiğim 2 ayrıntıyı söylemedim. Dediğim gibi ottan taktan korkan bir insandı.

B:Gel hadi başka bir evin kapısınıda çalalım.
A:Siktir git
B:Alperen ne diyorsun sen

Yakama yapıştı ve bağırır bir sesle

A:siktir git lan burdan.Çıkın gidin lan evlerimizden. Hepinizin gırtlağına kadar kan doldururum gidin lan hepiniz.

Kendimi geriye attım o korkuyla. Yere düştüm. Normalde her durumda sakin kalıp karar verebilen bir insanımdır ama hayatımdaki en zor kararlardan biriydi bu.Ne yapmam gerekiyordu. Alperenin içtiği suda birşey olabileceğini düşündüm. Ayağa kalktım alperen üzerime doğru geliyordu. Yapıştırdım sağlam bitane. Yere yığıldı. Birşey olmamış gibi ayağa kalktı, yüzünde anlamsızca bir ifade vardı. Birden zaman durdu sanki. Hani o filmlerde olur ya,zaman durur adam bir sonraki hamlesini düşünür sonra devam eder Hah tam o tarz birşey oldu işte.

BEN NAPIYORUM LAN BURDA diye düşündüm. Işim neydi lan burda. Terkedilmiş taktan bir köyde ne idiği belirsiz birşeyle karşı karsıya duruyordum. Sonra hissizleştiğimi hissettim gözlerim kararıyordu. Yermi yükseliyordu yoksa benmi alçalıyordum. Bunu düşünürken zaten bayılıp kalmıştım.

Gözlerimi açtığımda tanıdık bir yerde olduğumu hissettim. Loş,beyaz bir ışık kerbiç bir ev.Evet doğru tahmin ettiniz, nenenin evi. Yerimde doğruldum, yattığım yer gıcırdadı. Nene koşarak geldi yanıma.
N:iyimisin?
B:Burda ne takum dönüyor anlat çabuk. Burası nasıl bi yer lan!
N:Tamam tamam. Yine derin bir iç çekti. Nefesini ciğerlerine geri tıkayıp onu orda öldüresim geldi.

N:Hani sana deli birinden bahsetmiştim ya hani çok kötülük yapan, işte ben onun karısıyım.
B:O burada değilmi
N:Hayır o-
B:Bana yalan söyleme, dün çıkarken erkek ayakkabısı gördüm.

Bir kapı açılma sesi duyuldu,5 saniye sonra içeri 70 yaşlarında uzun boylu siyah sakallı esmer bir adam girdi.

M:Evet burdayım…

M:Mustafa ben. Evet zamanında çok kötülük yaptım gözümü güç bürümüstü ama artık öyle değil.Ama insan geçmişini değistiremiyor değilmi.Ben sana olduğu gibi anlatayım herşeyi. Evet köylüler bana itaat etmediği için zafer hoca diye birini çağırttım köye. Geldi affedersin herşeyi tak etti gitti.O günden sonra rahat bırakmadılar. Bende köyden kaçtım karımla buraya geldik. Sizi neden buradan göndermeye çalıştığımızı anlatayımmı?
B:Tabi buyur
M:Burada 15 hane var ama hiç insan gördünüzmü bizden başka?
B:Alperen bana saldırmasa gidecektik baska eve, sahi alperene ne oldu?
M:Uyuyor. Burasını kimse bilmez, burası bir köy bile değil zaten.Biz köyden kaçınca buraya geldik,3-4 hane vardı küçük bir yerleşim köyü gibiydi. Buraya yerleştik, yaklaşık 2 hafta sonra sabah kalktığımızda bu evler yapılmıştı.O suyu ben hazırladım akşam buradan gidin diye,sen başka evlere girmeye karar verince bu olmak zorundaydı kusura bakma.
B:Anladım peki biz nasıl döneceğiz şimdi bizimkilere?
M:Ben size eşlik edeceğim.

Yaklaşık 1 saat sonra alperende kalktı. Havanın karardığını alperenin yanına giderken kapı aralığından hiç ışık girmediğinden farkettim. Evde ayna ve pencere yoktu hiç, dışarı ile tamamen bağlarını kesmişlerdi. Onların haline üzüldüm düşünsenize,24 saat evin içindesiniz, dışarı korkudan çıkamıyorsunuz ve bu hergün böyle. Hiç göremediğiniz huyunu suyunu bilmediğiniz komşularınız var.Çok kötü birşey.

Yaklaşık 15 dakika sonra masa hazırdı, yemekte bir çeşit et yemeği ve kuru fasulye vardı.

B:Dışarı çıkıyorsun galiba yoksa bu yemekler nasıl gelecek?
M:Gündüzleri çok ihtiyaç olursa çıkıyorum ama yemekleri ben almaya gitmiyorum.Bir şekilde bana geliyorlar.(Bunu söylerken yüzünü devirdi, halinden mutsuzdu belli)
B:Peki nasıl yaşıyorsunuz burada?Zor değilmi gitsenize başka bir yere
M:Bu bizim kaderimiz napalım oğlum. Aslında benim kaderim benim yüzümden zerrinde bunları yaşıyor.

Koskoca adam masada ağlamaya başladı, karısına ona doğru eğilmiş onu teselli eder gibi sarılmıştı,oda tutamamıştı kendini. Gözlerimde bir ıslaklık hissettiğim an kafamı eğdim. Ağlamayı sevmezdim ama bu manzara karşısında cidden içim acımıştı. Karsımda koskoca insanlar birbirlerine sarılmış ağliyorlardı ve en önemlisi CARESIZLERDI…

Yemekten sonra yataklara geçtik alperen ve ben bir odada, zerrin teyzeyle mustafa amca kendi odalarında kalacaklardı.(Nene demek yerine zerrin teyze daha iyi.)

Mustafa amca yatmadan yanımıza geldi odamıza muska tarzı birşey bıraktı. Gece hicbirşey olmayacak korkmayin dedi ve gülümseyerek odadan ayrıldı. Alperen 10 dakika içinde uyudu çocuk resmen korkudan gün boyu neredeyse hiç konuşmamıştı. Bende düşüncelere daldım.

Nedense Mustafa amcaya kanım çok ısımmıştı ama acaba dürüstmüydü yoksa bu işin altinda da birşey varmıydı?
içimden bir ses cidden pişman oldugunu söylüyor ama beynim tetikte olmam gerektiğini söylüyordu. Gece uyudum, rüya bile görmeden sabah kalktım. Alperen kalkmış yatakta uzanıyordu. Günaydınlaştık ve kalkıp oturma odası olarak kullandıkları odaya gittik. Zerrin teyze günaydın dedi ama üzgün gibiydi. Mustafa amcanın nerede olduğunu sordum)odadadır gelir şimdi dedi. Mustafa amca geldi ama şok oldum.

B:Mustafa amca hayırdır bu hal ne,noldu sana?
M:Birşey yok oğlum yataktan düştümde
B:Yataktan düşünce gözünün altı şişti tabii.
M:Aksilik işte

Bize verdiği muska onun muskasıydı bu yüzden ona zarar verebilmişlerdi muska bizde olduğu için yani benim düşüncem buydu ve büyük ihtimalle haklıydım ama nasıl ve neden?Bu soruların cevaplarını bilmiyordum ama üstelemedim.

M:Kahvaltınızı edinde yola çıkalım.
Kahvaltımızı ettik, yumurtalı ekmek vardı kahvaltıda. Karnımın tamamen dolduğunu hissettim.Çok lezzetliydi çünkü yumurtalar günlüktü…

Kahvaltıdan yarım saat sonra evden çıktık yürümeye başladık.

Alperen ben ve mustafa amca yaklaşık 2 adım uzaklıktaydık birbirimizden. Korkudan olsa gerek, ayrılamıyorduk.

M:Yolumuz çok uzak değil yaklaşık 2 saat sonra varmış oluruz ama siz bana hala niye oraya gittiğinizi anlatmadınız?

Ona buraya geziye geldiğimizi ve olanları tek tek anlattım.Bu sırada yolun yarım saati geçmişti bile. Sonra 1 saatlik sessizlik oldu. Kimse konuşmak istemiyordu.Şahsen benim konuşmaya halim kalmamıştı.Bir süre sonra açıklık bir alana vardık. Geldik dedi.Ama ne kamptan eser vardı ne başka birşeyden.

B:Ama burada kimse yok?
M:işte şu ilerideki ev benim evimdi.

Eliyle ilhan abinin ve kazım hocanın ilk geldiğimizde biriyle konuştuğu evi gösterdi. Kafam iyice karıştı.

Beraber evine gittik. Kapının yarısı kırıktı zaten. Ittirerek açtı. içerisi yıkık döküktü. Bana büyü yaptığı odayı göstereceğini söyledi. Odaya girdik, girer girmez yine aynı şey oldu. Vücudum hissizleşti, gözlerim karardı,yer yükseliyor gibi oldu ama ben alçalıyordum.

Bu sefer ben yükselmiştim galiba. Odayı tepeden izliyordum. Içeride Mustafa abiye benzeyen biri vardı ama daha gençti,40 yaşlarındaydı. Yanında kavuk gibi birşey giymiş birisi duruyordu.3 mumun ucunda oturuyorlardı. Hoca içinden birşey okuyor gibi görünüyordu. Sonra sesini yükseltti, mumlar söndü. Okumayı kesti. Olmadı birdaha deneyeceğiz dedi. Tekrar mumları yaktı birşeyler okudu.Bu sefer mustafa abiye benzeyen kişinin elini kesti kanını mumlarin dibine akıttı. Mumların alevi birden kan kırmızısina döndü. Sonra birisiyle konuşmaya başladılar. Rituel yaptıkları belliydi, filmlerdekine benziyordu. Dikkatimi kapının dibinde dikilen birşey çekti. Siyah çarşaflıydı, kafasını aşağı eğdiği için yüzü gözükmüyordu. Sonra hoca konuşmayı bıraktı, mumları söndürmeye başlamıştı ki o şey kalkıp hocayı bıçakladı. Mustafa abiye benzeyen kişi ayağa kalktı koşarak odadan çıktı..

Gözlerimi açtığımda o gördüğüm odada uyandım. Alperen ve mustafa amca yanımda oturmuş birşey konuşuyorlardı. Uyandığımı görünce durdular.

M:Gördünmü herşeyi?
B:Senmiydin o adam?
M:Evet, işte herşey böyle başladı. Böyle başımıza sardi o salak adam bunları. Tabi benimde suçum var.

Sonra odadan çıktık ama her yer karanlıktı, arkamı döndüğümde,bir evde yoktu. Birden kendimi alperenle beraber uçurumun kenarında gördüm.Ben daha ne olduğunu anlayamadan alperen uçurumdan aşağı atladı.O anki şaşkınlıkla yaklaşık 30 saniye yerimde dondum kaldım sonra uca yaklaştım ve baktığımda alperen uçurumun dibinde yatıyordu, vücudu tam seçilemiyordu bile. Sonra bir güç beni ittirdi, hızlıca düşmeye başladım.Ben düştükçe herşey kararıyordu…

Yüzümde kolonya hissettim. Gözlerimin dibini yakıyordu. Ağzımada girmişti biraz. Gözlerimin yana yana zar zor açtım. Bütün geziye gelenler, kazım hoca ve ilhan abiyi gördüm. Kamp alanının ortasındaydık. Herkes etrafımda dikiliyordu. Endişeli görüyordum 1 kişi hariç. Alperen yoktu.

Daha ben kendime gelemeden otobüse bindirildim. Hızlı sürüyordu ilhan abi.

Gözümü hastanede açtım. Başımda Kazım hoca ve bir arkadaşım vardı.

K:Kendini daha iyi hissediyormusun bakkal giben?
B:Evet hocamda ne oldu?
K:Sabaha karşı senin çığlıklarınla uyandık hepimiz. Sesin geldiği yöne gidip baktığımızda seni ve alpereni gördük.Bir tepenin aşağısındaydınız, etrafındaki patikadan dolaşıp yanınıza geldik. Malesef…
B:Alperen?
K:Boynu kırılmış. Allah rahmet eylesin.

Yatağıma geri uzandım ve olanları düşündüm. Dediğim gibi ağlamayı sevmeyen bir insanım.

3 gün sonra taburcu oldum. Sadece kolum kırılmıştı.Eve döndük. Tabi 3 gün boyunca geziye gelenler bizi beklememişti, dönmüşlerdi.Biz şehirlerarası otobüsle geri döndük.

Dağın isminin niye giden gelmez olduğunu daha iyi anladım. Bir daha da gitmeyi düşünmüyorum gelemeyecek insan ben olabilirim bir dahaki sefere..

1 thought on “Giden Gelmez Dağları

  1. Çok saçma direkt salona geçtiklerini söylüyor sonra evde hiç ayna yoktu diyor salonda ayna neden olsun ki
    İkinci olarak sonuçta burası bir köy yaşlı kadının erkek ayakkabısı giymesi çok normal uydurma olduğu bariz

Comments are closed.