Şahmeran Efsanesi Hakkında Her Şey !

Şahmeran efsanesinin Osmanlı sultanlarından, Evliya Çelebi’nin seyahatnamesine oradan İtalya’nın yeraltı dünyasına uzanan hikayesinde inanılmaz derecede şaşırtıcı şekilde padişahların kayıtlarına bile geçmiş olaylar var. Bu sadece bir efsane mi ? yoksa gerçeklere de dayanıyor mu ? Belgelerle hazırladığımız bu içerikte karar sizin.

Efsaneye göre “maran” adında bir yılan türü vardır, bu tür yarı insan yarı yılan şekline sahip, maranların atası ve tüm yılanların efendisinin ismi ise “Şahmeran”dır.Şimdi efsaneye dönelim ve Şahmeran ile ilk karşılaşmanın nasıl olduğunu görelim. Cemşab adında ve odunculukla geçinen fakir bir çocuk Adana’nın Çukurova bölgesinde bal dolu bir mağara keşfederler, kuyu şeklinde yer altına doğru inen garip bir mağaradır bu. Arkadaşları Cemşab’ı balı alsın diye bir ipe bağlayıp çukura indirirler fakat kendi paylarına daha çok bal düşsün diye onu orada bırakarak kaçarlar. Cemşab kuyuda ışık sızan bir oyun farkeder, elinde ki bıçak ile oyuğu daha da genişlettikten sonra birden ömründe hiç görmediği kadar güzel olan bir bahçe ile karşılaşır, bahçe de yüzü parlak bir kadın vücudu ise yılan şeklinde olan bir kadın görür, o Şahmerandır. Efsanenin sonunda Şahmeran ölür fakat bundan diğer yılanların haberi olmaz çünkü yılanlar Şahmeran’ın öldüğünü öğrenirlerse Çukurova bölgesini istila edecek ve o bölgede ki her insanı öldüreceklerdir.

Efsanenin özeti böyle fakat sır dolu olaylar bugün hala devam ediyor, hatta bu konuda ki resmi tarih kayıtları Fatih Sultan Mehmet’e kadar dayanıyor. Bir gün Venedik’ten gelen İtalyan bir heyet Fatih Sultan Mehmet’in huzuruna çıkmak ister, sultan başta bunu kabul etmese de Venedik’li heyet “Yere batan sarnıcının içinde çok büyük bir hazine var bunu ancak padişaha söyleyebiliriz” dediklerinde Sultan Mehmet heyeti huzurlarına kabul eder.Heyet “Yere batan sarnıcının içinde bir hazine olduğunu fakat bu hazinenin altın yada değerli eşyalardan ziyade eski bir lahidin içinde ki ceset olduğunu söylerler, ceset öylesine büyük bir hazinedir ki hiç bir insanoğlu buna bir değer biçemez” derler. Bu ceset medusa ya aittir yani Yunan mitolojisinde ki yılan saçlı kıza. Fatih Sultan Mehmet’in bu lahidin çıkarılmasına izin verip vermediğini bilmiyoruz fakat bildiğimiz şu ki Yere batan sarnıcında baş aşağı şeklinde büyük bir medusa kafası var. Heykel ters vaziyette konulmuş sır dolu olaylar ise heyetin Fatih Sultan Mehmet’i
ziyaretinden 300 yıl sonra başlıyor.

1876 yılında meydana gelen İstanbul depreminde bugünkü Yere batan sarnıcının çevresinde çatlaklar ve oyuklar oluşmuştu, bu oyuklar ve çatlaklar nedeniyle Sultan Abdülhamit bölgenini incelenmesi ve tamiratı için görevlileri gönderir, gelen görevliler oluşan hasarı onarmak için tünele girdiklerinde büyük bir lahitin burada olduğunu görürler, lahiti açtıklarında ise sır aydınlanmak üzeredir. Lahitin üzerinde ki tasvirler Medusa’yı anlatmaktaydı, fakat lahitin içinden çıkan mumya biraz farklıydı çünkü mumyanın yüzü kadın vücudu ise yılan şeklindeydi, yani ceset Medusaya değil Şahmerena daha çok benziyordu. Sultan tarafından Almanya’dan getirilen biyologlara inceletilen cesedin saklanmasına karar verilmiş fakat lahit Fatih Camisinin avlusunda halka bir süre sergilenmiştir. (Lahitin sergilendiği günlere ait bir tek fotoğraf vardır),işin ilginç yanı o güne ait belgelerin anlatıldığı gazetelerin bütün sayıları Fatih ve Bayazıd kütüphanelerinde var, sadece o güne ait sayı yüzyıllardır kayıp.

Şahmeranın nasıl oluştuğuna dair çeşitli efsaneler bulunmaktadır (cinli varlıklar v.s gibi). Şahmeranın hala Adana ve çevresinde görüldüğü iddia ediliyor. Özellikle Şahmeran kalesi olarak bilinen ve çevre halkına göre ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmeyen kalenin çevresinde sık sık şahmeranın gözüktüğü halk tarafından söyleniyor. Kale kayalıklar üzerine kurulu ve heryer oyuklarla dolu,bu kayalıkların çok sayıda yılan barındırmasının ötesinde Şahmeranın efsaneye göre bu kale de yaşamış olduğu söyleniyor. Hatta Evliya Çelebi seyahatnamesinde bu konuya değiniyor. Adana’da ki kaleye geldiğinde kalenin çevresinde ki sürü sürü yılanlardan bahsederken uzun tüyleri ve boynuzları olan bir yılanı anlatıyor ona göre bu yılan ancak şahmeran olabilir. Öyle ki Evliya Çelebi büyük boynuzları ve tüyleri olan yılanın insan şeklinde bir yüzü olduğunu yazmıştır. Yine yazdıklarına göre Şahmeran ölse de onun soyundan gelenler bu kale civarlarında yaşamaktadır, ara sıra gözükmelerinin sebebi de bu. Bu nedenle Yılan kalesinin ismi Evliya Çelebi’nin seyahatnamesi ile birlikte Şahmeran kalesi olarak da anılmaktadır

2012 yılında TRT’den en iyi belgesel ödülünü alan “Yarısı İnsan Yarısı Yılan” isimli belgeselde maranları gördüğünü iddia eden bir çok insanla röportaj yapılmıştır. Röportajların birinde Çukurova da yaşayan yaşlı kadın şunları söylemiştir: “İnsan yüzü kısa ayakları ve yılan şeklinde bir bedeni vardı,komşularla birlikte akşam evimizin bahçesinde otururken birden gözümüze ilişti ne yapacağını bilmeden kendi çevresinde dönüyordu biz de komşularla birlikte korku içerisinde kaçıştık” diyor.Geçtiğimiz yıllarda Ceyhan nehri kıyılarında yaşanan bir olay ise şöyledir; 2 çiftçi kadın nehir kenarında otururken bir anda çığlık atmaya başladılar diğer çiftçiler yanlarına gelip durumun ne olduğunu sorduklarında ise kadınlar yarı baygın bir şekilde anlatmaya başladılar ” yüzü güzel bir kadın suyun içinde bize bakıyordu, acaba biri mi boğuluyor diye gördüğümüz şeye doğru ilerledik, ama insan sandığımız şey bir anda nehrin karşısında belirdi timsah gibi ayakları ile hızlı bir şekilde ilerledi ve kayboldu” şeklinde anlatmıştır. Bu olay kayıtlara geçen bilinen son şahmeran vakasıdır. Çukurova bölgesin de yaşayan insanlar şahmerana saygı amacıyla bir resmini evlerine astıkları bilinmektedir.Bunun diğer bir amacı da eğer bir yılan eve girerse bu resmi görüp evden çıkacağı inancıdır.