İnsan Nüfusunun Fazlalığı Gerçekten Bir Problem Mi?

İnsanlık, dünya hayatına başladığı günden bugüne kadar devamlı bir artış göstererek büyümeye devam ediyor. Özellikle son yüzyıllarda hızlı bir artış gösteren nüfus, herkesi endişelendirmeye başlamış durumda. Peki, insan nüfusunun fazlalığı gerçekten bir problem mi?

Bunun cevabı hem evet, hem hayır aslında. Evet, dünyada insan nüfusunda aşırı bir fazlalaşma söz konusu. Fakat esas problemi nüfus popülasyonun dünya geneline dağılımında yaşıyoruz. Fakirlik, susuzluk, açlık ve kıtlık gibi problemlerle başa çıkmaya çalışan bölgelerde nüfus hızla büyürken gelişmiş ülkelerde nüfus artışı o kadar da fazla görülmemektedir.

İnsanlık Açlık ve Kıtlıkla Mücadele Edecek

40 yıl içerisinde dünya popülasyonuna iki milyarı aşkın insanın daha ekleneceği ön görülmektedir. Bir düşünelim; yiyeceğe, suya, barınmaya ihtiyaç duyacak olan iki milyar daha eklenecek ve iklim değişiklikler bu ihtiyaçların karşılanmasındaki en büyük engellerimizden biri olacak.

Eğer şimdiden önlem alınmazsa, önümüzdeki yıllarda elimizdeki imkanlar ihtiyaçlarımızı karşılamamız için yeterli olmayacaklar. Dünya açlık, susuzluk gibi problemlerle başa çıkmaya çalışacak. Yiyecek kıtlığı ve göç gibi sıkıntılar, hızlı tükenen doğal kaynaklardan dolayı çıkabilecek savaşlarla karşı karşıya kalacağız.

Beslenmesi gereken nüfusun artış göstermesi ve beslenme alışkanlıklarının değişmesine bağlı olarak tahmin edilen bazı talep artışları da söz konusu:

•Önümüzdeki 40 sene içinde tarımsal üretim iki katına çıkacak,

•2030 yılına kadar su tüketimi %30 oranında bir artış gösterecek,

•21. yüzyılın ortasında fazladan 3 milyar kişi kentsel bölgelerde barınak bulmaya çalışacaktır.

Bir de sanayileşmiş ve sanayileşmekte olan ülkelerdeki büyümeyi destekleyecek enerji ihtiyacının iki katına çıkacağı 2050 senesinden sonra, hükümetlerin ve toplumların karşısında önemli bir sorun var demektir.

40 Yıl İçinde 9 Milyar İnsan Olacağız

Yayınlanan raporda önümüzde büyük bir fırsat olduğuna da dikkat çekmektedir: Mevcut durumda gelişmekte olan ülkelerin, sanayileşmenin bütçeli ve büyük kaynaklar gerektiren ilk adımındaki yüksek salınım sorununu atlatabilmelerine sağlayacak temiz teknolojiler ve know-how mevcuttur. Büyük nüfus artışlarının bu yeni gelişmekte olan ülkelerde beklendiği düşünülürse, bu çok önemli bir fırsattır.

Bugün nüfusumuz 7 milyarı aşkınken dünya nüfusunun 40 yıl içerisinde yaklaşık olarak 9 milyar insanı aşacağı, 2075 ve sonrasında nüfusun 9.5 milyarın üzerinde seyredeceği ön görülmektedir. Fakat bu verilen sayılar bazı önemli bölgesel demokrafik eğilimleri kapsamamaktadır. Önümüzdeki on yılda söz konusu eğilimler dünya nüfusunu üç gruba ayıracaktır:

1.Nüfusları genellikle azalan veya sabit kalan modern sanayi ülkeleri

2.Hala yüksek seviyede sanayileşmenin yaşandığı, ileri aşamalardaki kalkınmalar yaşayan ülkeler

3.Üçüncü ise, yeni kalkınmaya başlayan ve hala sanayileşmenin eşiğindeki ülkeler

Bu üçe ayrılmış gruplardaki ülkeler arasındaki belli jeopolitik gerginlikler yaşanacağı da muhtemeldir. Bu gerginlikle kömür, petrol ve gaz gibi fosil yakıtlardan ve düşük karbon içerikli enerji kaynaklarından ortaya çıkacaktır.

Yeni Kaynaklar Bazı Bölgeleri Zenginleştirebilir

Bazı ülkeler kullanılabilir yeni kaynaklarla zenginleşebilir. Örneğin Afrika’da güneş enerjisinin getireceği yeni enerji kaynağı yeni bir dünya düzenini ortaya çıkarabilir.  Bunun içinde, eğer Afrika 21. Yüzyılda ekonomik büyüme ve sanayileşme sebebiyle ortaya koyacakları sera gazı salınımı Asyalıların salınımının düzeyine ulaşırsa, bugün dünyanın salınımının dörtte biri olacaktır. Şuan zehirli gazları azaltmaya çalıştığımız dünyada bu durum trajik ve affedilmez olacaktır.

Şayet bugün kullanılan temiz teknoloji ve know-how Afrika’nın artan nüfus sorunuyla beraber oluşacak gaz salınımında önünde duracaktır. Ancak bu duruma şimdiden müdahale edilmeli ve bu teknolojiyle Afrika’yı tanıştırmak zorundayız.

Kısaca, giderek kalabalıklaşan ve kaynakları kısıtlı dünyamızda karşılıklı olarak daha çok sayıda insan daha uzun bir ömürle yaşadığına göre, nüfus artışı herkesin hayatını bir biçimde etkileyecektir ve etkiler sınır tanımayacaktır. Bu yüzden bütün bir dünya olarak bununla hep birlikte mücadele etmeliyiz.