Tarihte yaşanmış gizemli olayların hala aydınlatılamaması insanoğlunun merakını cezbediyor. İşte İnsanoğlunun hala açıklayamadığı, üzerinde sır perdesi taşıyan tarihin 5 gizemi…

Torino Kefeni

İsa’nın çarmıhtan indirildikten sonra sarıldığı iddia edilen sakallı bir adama ait önden ve arkadan silüetin olduğu keten kumaş.

4. yüzyılda bir kaynak Thaddaeus ya da Addai’nin Edessa’da (Urfa), “seçme boyalarla” İsa’nın bir resmini yaptığını nakletmektedir. 6. yüzyılda bir başka kaynak, İsa’nın yüzünü bir havluya sildiğinde üstünde görüntüsünü bıraktığını bildirmiştir. İsa bu havluyu, Edessa Kralı Abgar’ın bir elçisine vermiştir. Edessa’da İsa’nın resmi olduğu hikâyeleri, Bizans ordusunun görüntüyü Konstantinopolis’e (İstanbul) götürdüğü 944 yılına kadar devam etmiştir. Resim burada 1204’e kadar kalmış, o yıl Dördüncü Haçlı Seferi şövalyeleri kenti yağmalamışlar ve bu arada resmi de almışlardır. Kefenin 14. yüzyıl Fransa’sında sergilenebilmesinin açıklaması bu olabilir.

İlk kez 1350’lerde Fransa’da sergilendi. 1578’de İtalya’ya getirilerek Torino’da San Giovanni Battista Katedrali’nde muhafaza edilmeye başlanmıştır. Pek çok kişi bunun mucizevi bir şekilde olduğuna inanırken, kuşkucular sahtekarlık olduğunu düşünüyordu.1988 yılında kefenin bir kısmı karbon-14 yaş belirleme testine tabi tutuldu ve kefenin 700 yaşındaki keten bitkilerinden yapıldığı belirlendi.1260-1390 arası bir tarihe ait olduğunun belirlenmesiyle gözden düşmesine rağmen, kumaş dini çevrelerde değerini hala korumaktadır.

Nazca Çizgileri

Güney Peru’daki Nazca Çölü’nde bazı canlı biçimlerini ya da çeşitli geometrik biçimleri betimler tarzda yere çizilmiş, bazıları kilometrelerce uzunlukta olan çizgilere verilen genel addır.

Çizgilerin çizildiği ya da kazındığı zemin, demiroksitin gri rengini kazandırdığı çakıllarla kaplıdır. Düz çizgi, üçgen, sarmal, kuş, maymun, köpek, örümcek, çiçek vb biçimler çok büyük olduğu için yerden bakıldığında anlaşılmaz, ancak çok yüksekten bakıldığında görülebilir. Bu yüzden bazılarının biçimleri uydu fotoğraflarında daha belirgin görünmektedir. İlk Nazca çizgisi 1926’da keşfedilmiştir. Bunları kimin, ne zaman çizdiği bilinmemekle birlikte, 12. yüzyıldaki İnka uygarlığından eski oldukları kesindir. MÖ 200 ile MS 700 arasında tarihlendirilmektedirler. Bazılarının takvim ya da gökbilimle ilişkili olduğu, bazılarının ise doğa ayinlerinin bir parçası olarak yapıldığı sanılmaktaysa da, ne amaçla yapıldıkları hakkında kesin bir veri elde edilememiştir. Bölgenin aşırı kurak iklimi, bu çizgilerin bugüne değin bozulmadan kalmasında yardımcı olmuştur. Nazca çizgilerinin yüksekten bakılmaksızın muntazam bir şekilde çizilmeleri, kimilerine göre, olanaksızdır.

Piri Reis Haritası

Harita 1929 yılında Topkapı Sarayı’nın müzeye dönüştürülme çalışmaları sırasında gün yüzüne çıkmıştır. Piri Reis haritayı 1513 yılında çizmiştir. Harita Avrupa ve Afrika’nın batı kıyılarını, Atlas okyanusunu, Karayipler’i, Güney Amerika’nın doğu kıyılarını, Antarktika ve Avustralya’yı göstermektedir. Avustralya Kıtası’nın gösterildiği en eski haritalardan biridir. Harita portolan tarzında yapılmıştır yani kıyılar ve limanlara dair bilgiler içermektedir. Aralarında Kristof Kolomb’a ait bir haritanın da bulunduğu yirmi kaynak derlenerek hazırlanmıştır.

Enteresan olan Piri Reis’in kıtalar üzerinde uçuş yapmadan, azimutal projeksiyon kullanmadan kıtalar arası uzaklıkları doğru hesaplamış olması ve kıyı şeridini neredeyse hatasız çizmiş olmasıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki haritanın çizildiği dönemde Antarktika resmi olarak keşfedilmemiştir.

Voynich Elyazması

Bilinmeyen bir yazıyla yazılmış, anlamı çözülemeyen gizemli bir kitap.

1404 ilâ 1438 yıllarında yazıldığı tahmin edilmektedir. Kitap 15 cm’ye 22,5 cm ölçülerinde ve 240 sayfadır ancak tamamının 270 sayfa olduğu düşünülmektedir. Kitaba ismini veren, 1912 yılında varlığını ortaya çıkaran Wilfrid M. Voynich adındaki sahaftır. Yapılan bilimsel incelemeler, kitabın Voynich tarafından yapılmış bir sahtekârlık olmadığını kanıtlamıştır. Kitap çok sayıda ilginç resim içerir. Bunlardan bir kısmı yıldızları, bitkileri ve tuhaf bir tesisatla birbirine bağlı küvetlerde yıkanan çıplak kadınları gösterir. Resimlere bakılarak kitabın belli konularda (astroloji, bitkibilim, vs.) bölümlerden oluştuğu tahmin edilmektedir.

Kitabı Roger Bacon, John Dee ve Edward Kelly dahil çeşitli kişilerin yazdığı öne sürülse de bu iddiaların hiçbiri kanıtlanamamıştır.Voynich elyazması yıllardır dilbilimciler, kriptologlar, tarihçiler, diğer branşlardan bilim adamları ve meraklılar tarafından yoğun olarak incelenmekle birlikte, çözüldüğüne dair hiçbir kanıt bulunmamaktadır. İstatistiksel ve dilbilimsel çözümlemeler, metnin rastgele yazılmış anlamsız bir işaret yığını değil, doğal bir dilin yazıya geçirilmiş hali olduğunu göstermektedir. Ancak bunun hangi dil olduğu bilinmemektedir. Kitap bugün Yale Üniversitesi’nde korunmaktadır.

Bimini Yolu

1968’de J. Manson Valentine, Bahamalar’daki Bimini Adası açıklarında su altında metrelerce uzunlukta bir yol keşfeder. Yolun yaşı yaklaşık 3500 olarak saptanmıştır. Yolu oluşturan küçük dikdörtgen kayalar kaldırım taşı şeklindedir. Bu durum yolun nasıl oluştuğuyla ilgili fikir ayrılıklarına sebep olmaktadır. Bir grup biliminsanı yapılan araştırmalar doğrultusunda bu yapının doğal bir oluşum olduğunu söylerken bazı çevreler bilimsel verileri yeterli bulmamakta ve yolun insanlar tarafından inşa edildiğini söylemektedir.

Bimini Yolu Kehanetleriyle ün kazanmış Edgar Cayce’in 1938 yılında, kayıp Atlantis’in kalıntılarının Bimini açıklarında keşfedileceğini söylemiştir. Tam otuz sene sonra yapılan bu keşif bazı kişileri Bimini Yolu’nun efsanevi batık Atlantis kıtasının yolu olduğuna inandırsa da yapı hakkındaki tartışmalar devam etmektedir.