Ucuz Havayolu Şirketleri Çok Düşük Bilet Fiyatlarıyla Nasıl Hayatta Kalıyor?

Hava yoluyla ulaşım pahalıdır. Bilet fiyatlarının bu derece yüksek olmasının birçok sebebi var ve genel algının aksine bu kullanılan yakıt miktarı ve fiyatları ile ilgili değil. Öyle ki, tamamen dolu bir uçağın yaklaşık 1 saatlik bir uçuşu tamamlaması için gereken yakıt gideri, yolcu başına 10 TL civarında. Bu rakam günümüzde diğer giderlerin yanında neredeyse hiçbir şey. Pilot ve kabin ekibi maaşları, pist kiraları, uygulanan birçok farklı vergi, satın alınan uçakların bedelleri ve şirket içi aktivitelerin giderlerini eklediğimizde, bahsettiğimiz aynı 1 saatlik uçuş için kişi başına düşen miktar yaklaşık 200 TL civarına yükseliyor ve bu rakama havayollarının kar payı da ekleniyor.Bu durum akılda bir soru oluşturuyor. Madem bir havayolu şirketinin giderleri bu kadar yüksek, biz nasıl bu rakamın çok altında biletler bulabiliyoruz? Bu biletleri satan ucuz havayolları nasıl hayatta kalıyor? Bu yazıda sizlere bu soruların ilginç cevabını vereceğim. İyi okumalar.

Ucuz havayolları uçak alımlarını toplu yaparak, uçak başı maliyeti inanılmaz derecede düşürüyor.Ucuz havayollarının sürekli yeni, genç uçaklar alması saçma gözükebilir fakat en yeni uçaklar aynı zamanda en verimli olanlar. Yakıt verimliliğinden edilen tasarruf, yüksek alış fiyatına ağır basmakla beraber, bu havayolları uçak siparişlerini toplu olarak vererek inanılmaz indirimlerden faydalanıyorlar. Bu nedenle Ryanair, Easyjet gibi şirketlerin filoları, Lufthansa, KLM gibi devlerin filolarından daha genç.Filolarının tamamı tek tip uçaktan oluşuyor. Bu sayede operasyonda görev alan herkesin yalnızca o tip uçak üzerine eğitimli olması yeterli oluyor.Ryanair yalnızca Boeing 737, Easyjet ise Airbus A320 tipi uçakları kullanıyor. Yalnızca tek tip uçağa sahip olmak pilotlar, kabin ekibi mensupları, mekanikerler ve yer hizmeti görevlilerinin tek bir tip üzerine eğitim alması yeterli oluyor. Bu da elbette büyük miktarda para ve zaman tasarrufu demek.Kabin içi her tür lüksten kaçınılıyor, tasarımı ise en hızlı temizlenebilecek şekilde yapılıyor.Ucuz havayollarının kabinleri hiçbir lüks içeriği barındırmıyor. Koltuklarda geriye yatırma seçeneği bulunmuyor, zira bu tip koltuklar daha pahalı ve daha çok bakım gerektiriyor. Koltuk cepleri kaldırılarak, ekibin kabini temizleme süresi en aza indiriliyor, bu da uçağın daha az yerde, daha çok havada vakit geçirmesi demek.Kabin görevlileri genelde henüz kariyerlerinin başında olan kişiler, yalnızca başlanıç seviyesi eğitim alıyorlar ve genelde birden fazla alanda görevliler.

Çalışanlar genelde kariyerinin başında, tecrübeli olmayan görevliler demekte bir sakınca yok. Yasalarca zorunlu olan güvenlik eğitimini her kabin ekibi mensubu alsa da, misafirperverlik, diksiyon, servis becerileri gibi ileri seviye eğitimleri en az seviyede alıyorlar. Aynı zamanda birden fazla göreve sahipler. Mesela görevlilerin ikisi kabini temizlerken, diğer ikisi kapıya gidip bilet kontrolü yapıyor. Bu sayede havayolu, normalde çalıştıracağı 3-4 fazla görevliye para ödemek zorunda kalmıyor. Tabii ki bütün işlerin az sayıda insana yüklenmesi, sıklıkla gecikmeler gibi sorunlara neden olabiliyor.Bilet fiyatı içinde kesinlikle yiyecek-içecek bulunmuyor. Kabinde sunulan her şey için belli bir ücret ödemeniz gerekiyor ve rakam genellikle epey yüksek.Popüler ve pahalı havaalanları yerine, aynı şehirdeki daha küçük ve ucuz havaalanlarına uçuyorlar.Şehrin meydanındaki, en popüler havaalanlarına uçmak pist kiraları açısından oldukça pahalı. Bunun yerine alternatif, şehir merkezine daha uzak fakat daha ucuz havaalanlarına uçmayı tercih ediyorlar. Bu havaalanlarından fazla uçuş olmadığı için, şirketlerin inanılmaz bir pazarlık gücü de oluyor. Fiyatlar yüksek gelmeye başlarsa yalnızca oraya uçmayı bırakabilirler ve bu onlara hiçbir zarar vermez. Böyle bir seçenek olmayan şehirlerde ise, havaalanının daha az dolu olduğu saatlerde uçarak önemli bir tasarruf yapıyorlar.Uçaklar bütün gün, hiç durmadan operasyon halinde.

Ucuz havayollarının tek bir uçağı, bir günde ortalama 3-4 farklı şehire gidiş dönüş sefer yapmakta. Bir seferin iniş saati ile diğer seferin kalkış saati arasında yalnızca 30-45 dakikalık zaman bırakılıyor. Bu her uçağın günün her anı para kazandığı ve yolcuların yerde bekleyen bir uçağın giderlerini karşılamak için para ödemesi gerekmediği anlamına geliyor. Sıklıkla gecikme sorunları yaşansa da, ucuz uçmak isteyen yolcuların ödemesi gereken bir bedel sanırım.Aktarma biletleri satılmıyor.Ucuz havayolları aktarma bilet satmayarak, uçuşlar arası valiz transferi gibi işlemler için yer hizmetlerine ödenecek ücreti ortadan kaldırıyor. Ayrıca gecikmelerin sıklıkla yaşanması nedeniyle, aktarma uçuşunu gecikme nedeniyle kaçıran bir yolcuya ödenecek tazminat bedelleri de gider olmaktan çıkıyor.Bilet satışı ve check-inler, insan aracılığıyla yapılmıyor. Check-in ve bilet basma işlemlerini yapmayan yolculardan yüksek ücretler alınıyor.Ucuz bir havayolu kullanacaksanız, biletinizi bir insandan almanız neredeyse imkansız. Check-in ve bilet basım işlemlerini yolcular havaalanındaki kiosklar veya evlerinde yaparak gelmek zorundalar. Yapmayan yolcular ise fahiş fiyatlı ceza ödemelerine maruz kalıyor. Günde binlerce insanın uçuş yaptığını göz önünde bulundurursak bu ucuz havayolları için çok önemli bir gelir kapısı. Aynı zamanda bu işlemlerde çalışacak personele de maaş ödemek zorunda kalmıyorlar.Havaalanında uçakları körüğe yanaştırmak yerine, daha ucuz olduğu için otobüsle ulaşımı tercih ediyorlar.

Ucuz havayolları, -eğer bahsettiğimiz maddeleri ve daha bir çok ufak stratejiyi doğru şekilde uygularlarsa- normal havayollarına kıyasla oldukça fazla para kazanıyor. Avrupa devleri Lufthansa’nın %4.03, British Airways’in %7.09’luk kar marjlarına karşılık Easyjet’in %11.15, Ryanair’in %24.10 kar marjı var. Ayrıca büyümeleri de çok daha kolay, zira otobüs biletlerinden bile daha ucuza bilet sunmaları, rotalarının popüler olması şartını ortadan kaldırıyor. Yolcular gidecekleri havalimanının rahatlığı ve popülerliğinden çok yolculuğun aşırı düşük fiyatından etkileniyor. Yine de bu sistemi uygulamak hiç de kolay değil. Sistem Avrupa’da çok başarılı olsa da diğer kıtalarda bu yönde girişim yapan birçok şirketin sonu iflas etmek oldu.