Yardımcı Pilotun Uçağı Bilerek Düşürerek 149 Yolcunun Hayatına Son Verdiği Olay

Psikolojik sorunlarla boğuşan bir pilot tarafından uçurulan bir uçak, sonrasında yaşanan trajedi ve bir uçak kazasının perde arkasında kalan hikaye…

24 Mart 2015 tarihinde Fransa’nın güneyinde yaşanan trajediyi hatırlarsınız. Barselona’dan Düsseldorf’a gitmek için havalanan bir Airbus A320 seyir irtifasına tırmanmıştı ve planlanan rotası dahilinde Almanya’ya doğru uçuyordu. Ancak, şaşırtıcı bir şekilde hızla alçalmaya başlayan uçak dakikalar içinde çok şiddetli bir şekilde Fransa’nın güneyindeki dağlara düşmüştü. Olay sonucu 144 yolcu ve 6 mürettebattın tamamı hayatını kaybetmişti.

Airbus A320 gibi gelişmiş bir yolcu jetinin, seyir irtifasından dalışa geçmesi kafaları karıştırmıştı. Üstelik uçaktan hiçbir acil durum çağrısı alınmamış, her şey gayet yolunda gözükürken uçak dalışa geçmişti

Aradan geçen zaman, Airbus A320’nin seyir irtifasından trajediye uzanan trajik yolculuğunun arkasında bambaşka bir hikaye olduğunu ortaya çıkarttı. Kazadan günler sonra ikinci pilotun intihar etmek için uçağı düşürdüğü açıklandı. Bu, hiç kimsenin inanmak istemeyeceği türden bir hikayeydi. Zaten öyle de oldu. Hiç kimse bu hikayeye inanmak istemedi, büyük bir çoğunluk bir şeylerin üzerinin örtülmeye çalışıldığı kanısındaydı. Açıkçası benim düşüncelerimde çok farklı sayılmazdı.

Ancak kaza soruşturmasını yürüten tüm resmi kaynaklar aynı noktayı işaret ediyordu; İkinci Pilot Andreas Lubitz. Lubitz’in geçmişinde yaşadığı psikolojik sorunlar ve gördüğü tedaviler ortadaydı.

1- Lubitz, gerçek bir havacılık tutkunuydu…

İkinci Pilot Andreas Lubitz, gerçek bir havacılık tutkunuydu. Odası uçak posterleriyle dolu bir çocuktu. Montabaur’da geçirdiği çocukluk yıllarında Montabaur uçuş kulübünde çok fazla zaman geçirmiş, usta bir planörcü olmuştu. Yani pilot olmak onun küçük yaşlarda hayalini kurduğu bir şeydi. 2007 yılında Liseyi bitirdikten sonra bu hayalini gerçekleştirmek için Lufthansa’nın uçuş akademisine başvurdu. Akademiye kabul edilen yüzde 5’lik kesime girerek havayolu pilotu olmaya ilk adımı attı.

2- Bremen’e taşınma ve ilk sinyaller.

Andres Lubitz, akademiye kabul edildikten sonra bir süre Bremen’de eğitim alacak daha sonra eğitimi Arizona’da devam edecekti. Eğitimi için büyüdüğü yer olan Montabaur’dan ayrılarak Bremen’e yerleşen Lubitz, psikolojik olarak iyi değildi. Yalnızca birkaç ay sonra Montabaur’a geri döndü. Burada bir psikiyatr ona “ağır depresyon” teşhisi koydu tedavisine başladı. Tedavi sürecinde Lubitz çok ağır antidepresanlar kullandı.

3- Temelsiz bir başarısızlık korkusu.

Bunu zaman zaman hangimiz yaşamıyoruz ki? Psikiyatrı, Lubitz’in yaşadığı ağır depresyonu değişen yaşam koşullarına bağlıyordu. Doğup büyüdüğü 12 bin nüfuslu küçük bir yer olan Montabaur’dan ayrılması ve Bremen’e taşınması değişen en büyük yaşam koşuluydu. Kazadan sonra ailesi tarafından dedektiflere Lubitz’in yaşadığı “temelsiz bir başarısızlık korkusu” olduğu da anlatılacaktı. Bremen’de uçuş eğitimine başlaması ardından değişen çevresi bu korkunun temelini oluşturuyordu belkide.

4- Tamamen iyileşti, hiçbir olumsuz etki kalmadı!

Lubitz, uçuş eğitimine başladıktan yalnızca birkaç ay sonra başladığı tedavisine dokuz ay boyunca devam etti. Tedavinin altınca ayında doktoru tarafından “Hasta çevresinde olup bitenin farkında ve tamamen kendinde, hiçbir yan etki veya hafıza bozukluğu bulunmuyor. Tamamen iyileşti, hiçbir olumsuz etki kalmadı. Tedavi sonlandırıldı.” şeklinde bir rapor sunuldu. Belkide Lubitz için konulan “tamamen iyileşti” teşhisi 24 Mart 2015 tarihinde yaşanacak facianın toprağa atılan bir tohumuydu. Yetkililer, doktorun Lubitz hakkındaki raporu doğrultusunda onun uçuş eğitimine devam etmesine izin verdiler. Lubitz, Bremen ve Arizona’daki eğitimlerini tamamlayarak 2013 yılının sonbaharında Germanwings’te ikinci pilot koltuğuna oturmuştu.

5- Sonun başlangıcı…

Lubitz, görevine başladıktan sonra Düsseldorf’a taşındı. Öğretmen olan kız arkadaşıyla beraber lüks bir apartman dairesinde yaşıyorlardı. Hatta evlenip çocuk yapmak gibi bir planları bile vardı. Yani aslında her şey son derece yolunda gözüküyordu. Ama 2014 yılının sonlarına doğru Lubitz’in hastalığı nüksetmişti. Bu, onu ve beraberindeki 149 kişiyi sona götürecek yolun başlangıcıydı.

6- Yeniden tedavi süreci.

Lubitz, Montabaur’daki eski psikiyatr ile tekrar görüşmeye başladı. Doktoru tarafından verilen ağır antidepresanları kullanırken bir yanda da uçuşlarına devam ediyordu ki, bu durum özellikle yolcu yakınları tarafından çok tepki gören, kabul edilemez bir durumdu. Lubitz’i tedavi eden doktorun, en azından iş vereni Lufthansa’ya durumla ilgili bilgi vermemesi de felaketin halkalarından biriydi.

7- Umarım, göreceğiz…

24 Mart 2015 tarihinde, Barselona’dan Düsseldorf’a iki saat sürecek sıradan bir uçuş için ikinci pilot koltuğunda Lubitz vardı. Uçak seyir irtifasına tırmanırken Kaptan Pilot Patrick Sondenheimer, iniş sırasında yapılması gerekenler ile ilgili birkaç şey söyledi. Ancak Lubitz’in iniş adına pek ümidi yok gibiydi. Kaptan’a “umarım, göreceğiz” şeklinde, belkide niyetini çok belli eden cevaplar veriyordu. Uçak seyir irtifasına ulaştığında Kaptan tuvalete gitmek için kokpiti terk etti. Lubitz, belki aylardır kafasında kurduğu planı gerçekleştirmek, belki girdaplarından bir anda kurtulup her şeye son vermek, belki asla yapamam dediğini hemen yapabilmek için içinde 150 kişi taşıyan dev uçağı dalışa geçirdi. Kaptan kokpite girmek isteyip bunu başaramadığında kabinde çoktan dev bir kaos başlamıştı. Kokpitte uçağın düştüğünü gösteren sinyaller yankılanırken kabin çığlıklarla inliyordu. Kokpit kapısını yumruklayan kaptanın ağzından dökülenler ise çaresizliğin ete kemiğe bürünmüş haliydi; “Allah aşkına, aç şu kapıyı!”

Germanwings kazası, havacılık tarihi açısından bir tartışmayı daha gözler önüne sermişti. Uçuş güvenliğinin odağına koyduğumuz pilotlar da birer insandı ve onların ruh sağlığı ne kadar iyi denetleniyordu? Lufthansa, bu konuda en ağır eleştirileri almıştı. Lubitz gibi birine yüzlerce insanın canını emanet eden Alman bayrak taşıyıcısı, artık uzun yıllar silinmeyecek bir kara lekeye sahip.

Andreas Lubitz, odasını uçak posterleriyle doldurmuş bir havacılık tutkunuydu. Önce planör uçurdu, sonra hayalini kurduğu mesleğe sahip oldu. Düsseldorf’ta sevgilisi ile lüks bir apartmanda yaşayan, çocukken hayal ettiği mesleği yapan bir gençti. Böyle bir yaşam tablosunu size sunsak öyle tahmin ediyorum ki kullandığınız uçakla dağlara doğru pike yapmazdınız. Hele ki bu uçağın içinde 149 masum insan varsa.

Ama Lubitz’in neler hissettiğini bilmiyoruz ve asla bilemeyeceğiz. İç dünyasında nelerle baş etmeye çalıştığı ve bunu başaramadığı bir sır olarak kalacak.