Filmlerde Havalı Şekilde Anlatılandan Çok Farklı Olan Korsan Hayatı

Uçsuz bucaksız denizleri keşfetmek sınırsız alkol partiler zenginlikler ve kuralsız bir yaşam arıyorsanız korsanlık tam size göre değil aslında. Filmlerde gösterilen korsan imajı aslında gerçeğinden biraz farklı.

Açıkçası filmlerde gördüğümüz korsan hikayelerinin doğru tutturduğu tek şey sınırsız alkol. Özellikle rom sahip olduğu alkol oranı ve ucuzluğundan dolayı korsanların olmazsa olmazlarından biriydi. Öyle ki gemisinde romu kalmayan kaptanlar mürettabatın isyanlarıyla görevlerinden alınır hatta isyan sırasında bazen infaz edilirdi. Alkolün korsanların vazgeçilmezi olmasının başka bir nedeni de gemide genellikle başka birşey olmamasıydı.

Bazen aylar süren seferler sırasında ortalama 40 kişilik bir mürettebatın yiyecek kaynakları yetmeyebilirdi. Domuzdan veya sığırdan yapılan tuzlanmış et balıkla beraber muhtemelen en yaygın korsan yiyeceğiydi, uzun ömrü ve uzun tüketim süresi ile kurutulmuş eti favori yapan faktör. Diğer bir yaygın korsan yiyeceği ise peksimet. Bu tatsız ve sert ekmekler yalnızca buğday ve su kullanılarak yapılır ve tuğla gibi pişirilirdi, inanılmaz derecede yoğundu. Korsanlar peksimeti yumrukları ile parçalar ve kırılan parçaları yerlerdi. bu ekmeği yiyen sadece korsanlar değildi, buğday bitleri bu ekmeğe bayılırlardı. Mürettebat ekmeği tiksinmemek için karanlıkta yada gece yerdi ,buğday bitlerini görmezden gelirlerdi. Çünkü bu insan vücuduna zararı yoktu. Yani en azından fiziksel olarak.

Bunun gibi gastronomik zorlukların korsanların başka gemileri yağmalarken aradıkları zenginlikler üzerinde büyük etkisi vardı. Tabii ki altın mücevher ve insan esirlerler göz ardı edilemez ancak hayat şartlarına önem veren korsanlar sadece yiyecek değil zaman zamanda mum ve sabun gibi günlük hayat koşullarına iyileştirecek şeyleri altınlardan daha önce yağmalarlardı. Bu koşulların sonucunda birçok hastalığın baş göstermesi tabii ki kaçınılmazdı. Hastalıkların en yaygını C vitamini eksikliğinde görülen İskorbüt hastalığı idi. İskorbüt ilk başladığında kendinizi sürekli yorgun hissedersiniz, vücutta yaralar çıkar ve diş etleriniz kanamaya başlar ve bu süreç tüm dişleriniz dökülünceye kadar devam eder. İlerleyen dönemlerde yaralardan kan fışkırır ve iltihap kapar. Bu da ölüme yol açar.

Bu koşullar altında yaşayabileceğiniz bir geceyi anlatmaya çalışayım. Nemli küflü bir tahtanın üzerine yatıyorsunuz ve karanlık güverte altında hiçbir şey görmüyorsunuz. Hissettiğiniz en baskın duyu koku, hem de yoğun ve küf kokusu.Aniden elinizde bir ıslaklık hissediyorsunuz, muhtemelen deniz suyudur diye düşünüyorsunuz ama koku size başka bir şey çağrıştırıyor. Evet bu idrar, kimi zaman kolunuza dokunan kıllı bir şey hissediyorsunuz. Bu bir fare ya da tayfadan birinin sakalı. Her iki sonuçta da muhtemelen idrarın geldiği yer bu kaynak. Uzaklardan bir ıkınma sesi duyuyorsunuz ve birinin ölmediğini umuyorsunuz. Çünkü eğer biri ölmüşse sabah uğraşacak bir ceset sorunu ortaya çıkıyor. Eğer kimse ölmüyorsa bu ses muhtemelen mürettebattan birinin cinsel organıyla oynama sesleri. Hangisinin daha iyi olduğuna siz karar verin.

Bu arada korsanlar filmlerde gösterilenlerin aksine asla hazinelerini gömmezlerdi. Neredeyse her korsanın aklında sahip olduğu parayı karaya ayak basar basmaz harcamak vardı. Çünkü bir daha karaya çıkmama ihtimali çok yüksekti. Kuralsız yaşamak korsanların yaşam tarzının bel kemiği gibi gözükse de birçok korsan böyle değildi. Korsanların öncelikle mürettebat içinde bir rütbesi olur ve  mürettebatdakiler kaptanın kurallarına uyardı.

Hükümet tarafından görevlendirilmiş paralı denizcilere lisanslı korsan denilirdi. Lisanslı korsanlık o kadar yaygın ve kazancı o kadar fazlaydı ki 1856’da çoğu millet tarafından yasaklanana kadar neredeyse her korsan lisanslıydı. Bunun sebebi ülkelerin donanmalarının bu tarihlere kadar zayıf ve korunmasız olması. Hükümetler lisanslı korsanları kendi çıkarları için kullanıyorlardı.

Tüm bunlarla birlikte yalan olduğunu düşündüğümüz ama aslında %100 gerçek olan şeyler de var. Mesela gözbağı kullanılması gerçek. Ama tahmin edildiği amaç için kullanılmıyor. İnsan gözünün zifiri karanlığa alışmasının neredeyse 20 dakika aldığını bilen korsanlar, bir gözlerine göz bandı ile hep karanlıkta tutarak aydınlık olan güverte üstünden karanlık olan güverte altına geçerken gözlerinin çok daha hızlı adapte olmasını sağlıyorlardı.

Bu arada kanca eller veya tahta ayaklarda gerçek. O zamanlar yaygın bir biçimde kullanılan misket tüfeği mermisi vücuda girerken kendisi ile birlikte bir kumaş parçasını da yanında götürürdü. Korsanlar bu mermi yarasını tedavi ederken mermiyi çıkarabilseler de genellikle kumaş parçası vücutta kalırdı vemermiden daha büyük sıkıntılar yaratırdı. Anestezik ilaçların yokluğunda yaranın acısından ve iltihabın yayılmasından ötürü öleceklerini bilen korsanlar, yaralı uzuvlarını kesmek zorunda kalırlardı. Kesilen elin yerine bir kanca yerleştirmek, ayağının yerine bir tahta yerleştirmek ise işin sadece havalı ve korkutucu kısmıydı. Çünkü çoğunlukla korsanlar böyle gözükmeyi severlerdi.