Evrensel Mirasın Bekçisi: UNESCO Nedir?

UNESCO, dünya çapında kültürel varlıkların yok olmasını engellemek ve onları dünyaya tanıtmak amacıyla hareket eden uluslararası bir örgüt. Türkiye’den de o kadar çok kültürel ve doğal alan, yazma eser, gelenek ve hatta kişi UNESCO’nun koruma listelerinde yer alıyor ki ziyaret ettiğiniz yerlerde veya katıldığınız etkinliklerde UNESCO onaylı evrensel mirasın bir parçasıyla karşılaşmış olma ihtimaliniz oldukça yüksek. Gelin bu kuruluşu yakından tanıyalım ve listelerine bir de buradan göz atalım.

Özgün adı olan United Nations Educational, Scientific and Cultural Organizaton’ın kısaltması olan UNESCO, 1946 yılında Birleşmiş Milletler bünyesinde kurulmuştur. 44 imzacı devletin katılımıyla yürürlüğe giren sözleşme UNESCO’nun başlangıç noktasıdır.UNESCO Sözleşmesi Türkiye’de 1946 tarihli bir kanunla onaylanmıştır. UNESCO Yönetme Kurulu’nda Türkiye’yi, 1946-1949 yılları arasında Reşat Nuri Güntekin, 1949-1951 yılları arasında ise Ahmet Kutsi Tecer temsil etmiştir. Bu kurulda daha sonraki yıllarda Erdal İnönü, Talat Halman gibi isimler Türkiye’yi temsilen bulunmuşlardır. Örgütün ortaya çıkışında İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkileri vardır.Bu etkileri silmek, savaşın zihinlerde başladığını ve yine barışın da ancak zihinlerde yeşerebileceğini göstermek, eğitimle olacaktır. Bu yüzden, UNESCO, kendine üye olan devletlerde eğitim, bilim, kültür, bilgi ve iletişimi geliştirmeyi kendine amaç edinmiştir. Bu alanlardaki faaliyetlerini de üye ülkelerdeki komisyonlar aracılığıyla yürütür. UNESCO’nun üye sayısı Filistin’in 2011’de kabul edilmesiyle 195’e yükselmiştir. Merkezi Paris’te olsa da üye ülkelerle arasındaki koordinasyonlu çalışmalar vasıtasıyla etkisini dünya çapında hissettirmektedir. Türkiye’de de bu çalışmalar Milli Eğitim Bakanlığı destekli UNESCO Türkiye Milli Komisyonu bünyesinde gerçekleşmektedir.

UNESCO, 1972 tarihli konferansta kabul ettiği sözleşmeyle, evrensel değerlere sahip varlıkları korumayı ve onları dünya çapında tanıtmayı kendine misyon edinmiştir. Bu kapsamda, uluslararası önem taşıyan ve korunması gereken anıtlar, sitler ve doğal oluşumlar; bulundukları ülke tarafından aday gösterildikten sonra, önce bir komite tarafından değerlendiriliyor ve uygun bulunursa dünya mirası statüsü tanınıyor. İstanbul, Pamukkale, Göreme, Safranbolu gibi bölgelerimizin dahil olduğu dünya mirası listesinde Türkiye’den toplamda 18 adet varlık bulunmakta. Buna ek olarak bir de 78 varlığın yer aldığı Dünya Mirası Geçici Listesi var. İnsanlık belleğini oluşturan bilgi ve belgeler de örgütün koruma amacıyla listesine dahil ettiği ve çalışmalar yürüttüğü varlıklar arasında. Bu kapsamda Türkiye’den listeye dahil olanlar ise Kandilli Rasathanesi El Yazmaları, Boğazköy Hitit Tabletleri, İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi İbn-i Sina Yazmaları Koleksiyonu, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Kültepe Tabletleri, Divan-ı Lügati’t Türk ve Piri Reis’in haritasıdır. Somut olmayan kültürel miras, el sanatlarından ritüellere, Karagöz’den Nevruz’a, Türk kahvesinden ebruya pek çok geleneği içeriyor. Türkiye bu kapsamda UNESCO’ya en çok unsur kaydettiren 5 ülke arasında yer alıyor. Bu bağlamda, UNESCO’nun idealleriyle uyuşan kişi ve olayların 50 ve katlarındaki yıldönümleri UNESCO tarafından törenlerle kutlanıyor. Bir de yaşayan insan hazinesi var; genellikle değerleri yılar sonra anlaşılan sanatçılara UNESCO gereken değeri yaşarlarken veriyor. Elbette bu koşulları sağlayan bir sanatçı ya da zanaatkar olmak kolay değil.