‘Dedelerimizin Mezar Taşını Okuyamıyoruz, Bir Gecede Cahil Kaldık’ Yalanı. İşte Osmanlı’da Okuma Yazma Oranı

Türkiye, Osmanlıca’nın yazıldığı Arap alfabesi yerine Latin alfabesinde Türkçe‘nin daha doğru yazılacağı kararına vardı. Akademik çalışmalar sonrasında Türkçe ve Türkiye için en uygun Latin alfabesi ve dahilindeki harfler tespit edildi. Bu doğrultuda Harf İnkılabı gerçekleşti. 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı kanun ile Harf İnkılabı gerçekleştirildi.

Osmanlı’da Okuma Yazma Oranı

19. yüzyılda erkeklerde okuma yazma oranı %3 idi. Kadınlarda okuma yazma oranı ise yalnızca %0,1 idi. 1920 tarihine geldiğimizde ise %2,5 okuma yazma oranı vardı. Elbette Anadolu kentlerine gittikçe Osmanlı’da okuma yazma oranı daha da düşüyor. 20. yüzyıl Cumhuriyet yıllarında gelenekçi vatandaşlar ecdadımızın mezar taşını okuyamaz olduk dedi. Ancak 19. yüzyılda Osmanlı’da yaşayanlar da ecdadının mezar taşını okuyamıyordu, sadece ecdadının mezarının yerini biliyordu.Bazı iyimser rakamlara bakarsak bu oranın %8 olduğunu görüyoruz. Fakat yapılan bu araştırmadan İstanbul’u ve Saray Erkanını çıkardığımızda sonuç maalesef içler acısı. Yani anadolu halkının okuma yazma oranı oldukça düşük. Osmanlı döneminde okuma yazma oranı çok düşüktü. Aynı zamanda Osmanlı eğitim sistemi, halkın geneline hitap etmiyordu. Eğitimin maksadı, İttihat ve Terakki Partisi dönemine dek yalnızca devlet kademelerinde görev alacak bürokratlar yetiştirmek amacını taşıyordu. İttihatçı dönemde ise paramiliter bir toplum ve halka rağmen halka ıslahat amaçlandığı için halkın da eğitimi için çaba sarf edilmiştir.

1935 yılında gelindiğinde Türkiye’de okuma yazma oranı 19.25 gibi önemli bir sayıya ulaştı. 1940’ta ise 24,55’e ulaştı. 1980 yılına geldiğimizde Türkiye’de okuma yazma oranı 67,48’e ulaştı. Rakamlar ile baktığımız zaman Türkiye döneminde halkın okur yazarlık durumu iyileştirildi.

1 Kasım 1928’de hayata geçirilen Harf İnkılabı, Türkiye’nin eğitim durumunu iyileştirdi. Milli Eğitim Bakanlığı, birçok proje ve kampanya ile yüzlerce sene cahil bırakılan Anadolu halkının eğitilmesi için çalışmalar yürüttü. Türkiye Cumhuriyeti döneminde Türk Silahlı Kuvvetleri askere aldığı Anadolu gençlerine okuma yazma bilmiyor ise okuma yazma öğretmeyi dahi askeri eğitim dahilinde görmüştü.

Osmanlı döneminde ise askerlik vazifesinin bireyi eğitme ve geliştirme gibi bir misyon ve vizyona sahip değildi. Türkiye, asker ocağına alınan gençlerin eğitimini yalnızca askeri bir eğitim olarak algılamadı. Askerlik sonrasındaki yaşamını kolaylaştıracak bilgiler edinebilmesi için çalışmalar yürüttü.