”Benim Paylaşımlarımı Sadece Arkadaşlarım Görüyor Sorun Olmaz” Öyle Mi Dersiniz ?

Genç kız henüz 18 yaşındaydı ve bir şirketin hayvanlarla ilgili verdiği kursa gidiyordu. Amacı kursu bitirip, çok sevdiği hayvanlarla ilgili bir iş bulmaktı. Facebook Facebook hesabında hayvanlara dair paylaşımlar yapıyor, bazen de kurstan görüntüler paylaşıyordu.

O günlerden FB’dan kendisine gelen bir arkadaşlık isteği oldukça dikkatini çekmişti. Çünkü isteği yapan 22 yaşındaki genç adam, o bölgedeki büyük bir hayvan bakım merkezinin işe alım sorumlusuydu ve profilinde hayvan sevgisine dair çokça paylaşım vardı.İsteği kabul ettikten sonra, FB üzerinden konuşmaya başladılar. Konuşmaları doğal olarak daha çok hayvanlar üzerineydi. Genç adam, aynı kızın yaptığı gibi hayatını hayvanları korumaya adamış, onları çok sevdiği için de hayvanlarla ilgili bir işte çalışmaya karar vermişti.

Kızın güvenini kazanan adam, bir gün kıza mesaj atarak çalıştığı yere bir kişi alınacağını, bu pozisyonla ilgilenip ilgilenmediğini sordu. Kız zaten iş bulmak için kursa gidiyordu ve hayvanlarla ilgili bir işte çalışmak istiyordu. Bu yüzden düşünmeden evet dedi.Adam, kızın işe girişini garanti etmek için kendisine 2 günlük hayvan bakım kursu vermesi gerektiğini söylediğinde, kız çok sevinmiş ve kursu vereceği kamp alanına gitmeyi kabul etmişti. O günden sonra genç kızdan bir daha haber alınamadı ve cesedi şehrin dışında bulundu.

Daha sonra yakalanan adam, mahkeme kayıtlarına göre, kızı kandırabilmek için FB’da sahte hesap açmış, kızın paylaşımlarını inceleyerek, onun dikkatini çekeceği ve seveceği tamamen kurgu bir profil oluşturmuştu. Üstelik daha önce de benzer şekilde bir kız kaçırmıştı.

Rüzgar türbini teknolojileri konusunda faaliyet gösteren ve bu konuda dünyanın en iyilerinden biri olan firma, Çin’den 700 milyon $’lık bir sipariş almıştı ve projeyi yetiştirmeye çalışıyordu. Ancak aniden Çin’den gelen bir haber, firmayı şok etti, çünkü sipariş iptal edilmişti.Firma, iptalin nedenini araştırırken ulaştığı sonuçla daha da büyük bir şok yaşadı, çünkü kendisine ait tüm yazılımların kaynak kodları çalınmıştı. Üstelik kodları çalıp, Çinlilere veren de içerideki bir çalışandı.

Detaylar ortaya çıktıkça herkesin şaşkınlığı daha da artıyordu.Çinli firma kaynak kodlarını çalmaya karar verdiğinde, iş dünyasının sosyal ağı olan Linkedin’de basit bir arama yaparak, türbini üreten şirkette çalışanlanların listesini çıkarmış, sonra da bu listede, kaynak kodlarına erişme ihtimali en yüksek olanlara yoğunlaşmıştı.Üzerinde durdukları isim Sırp kökenli mühendis Dejan olmuştu. Çinliler, Dejan’ın facebook, twitter, instagram gibi tüm sosyal medya hesaplarını izlemeye aldılar. Gittiği restoranlardan, sevdiği müzik türlerine, politik görüşlerinden arkadaşlarına kadar hepsi mercek altındaydı.Yaptıkları analizlerin ardından; Dejan’ın boşanma sürecinde olan, Asyalı kadınlara düşkün biri olduğunu belirlediler.Üstelik işindeki ünvanı da yakın zamanda bir alt kademeye düşürülmüştü, yani şirketine olan bağlılığı iyice zayıflamıştı.Operasyon için oldukça iyi bir profildi

Artık planın yeni aşamasını devreye sokabilirlerdi: iş teklifi. Çinliler Dejan’a ulaşarak, kendilerine türbin konusunda danışmanlık yapmasını istemişler ve cömert bir teklifte bulunmuşlardı. Asyalı kadınlara karşı zaafını bildiklerinden, Pekin’deki ofise gelmesini önermişlerdi.Dejan’ın teklife çok sıcak baktığını gören Çinliler, yeni bir hamle daha yaptılar ve kaynak kodlarını kendilerine vermesi karşılığında 1,7 milyon $ önerdiler. Dejan düşünmeden bu teklifi kabul ederek, çalıştığı firmanın tüm bilgi birikimi sayılabilecek kodları Çinlilere sattı.

Olay açığa çıktığında, Amerikalı AMSC isimli firma, 1 milyar $ değerinde fikri mülkiyet hakkını kaybetmiş, piyasa değeri sadece bir günde %40 düşmüştü. Kodları çalan Çinli Sinovel firması ise artık AMSC’ye ihtiyacı olmadığı için türbinleri kendisi yapmaya başlamıştı. 2015 Yılında Amerikan basını ilginç bir hırsızlık haberine geniş yer ayırmıştı. 44 yaşındaki Arturo Galvan isimli hırsız yakalandığında, 33 kadının evine gizlice girip, hırsızlık yapmaktan suçlu bulunmuştu. Olayı ilginç kılan ise hırsızın kullandığı yöntemdi.2015 Yılında Amerikan basını ilginç bir hırsızlık haberine geniş yer ayırmıştı. 44 yaşındaki Arturo Galvan isimli hırsız yakalandığında, 33 kadının evine gizlice girip, hırsızlık yapmaktan suçlu bulunmuştu. Olayı ilginç kılan ise hırsızın kullandığı yöntemdi.

Arturo, özellikle kadınların yoğun olduğu kafe ya da alışveriş merkezlerine gidiyor ve Instagram, Facebook, Twitter ya da Foursquare gibi sosyal medya uygulamalarını açarak, o anda o lokasyonda olduğunu söyleyen kadınları bulmaya çalışıyordu.Bu şekilde bir kadına denk geldiğinde, internetten o kadın hakkında araştırma yapıyor, paylaştığı fotoğraflara gömülü lokasyon bilgisinden (EXIF) ya da çektiği fotoğraflardan, yaşadığı yeri bulmaya çalışıyordu.Arturo’nun bu şekilde çaldığı eşyaların toplam değeri 256.000$dı.
Benzer bir olay yakın zamanda Aston Villa’lı meşhur futbolcu John Terry’nin başına geldi. 2017’nin Şubat ayında ailesiyle birlikte tatile giden John, Instagram’daki 3,4 milyon takipçisine bir tatil fotoğrafı paylaşarak ailesiye tatilde güzel zaman geçirdiğini söylemişti.

Ancak bu mesaj aynı zamanda hırsızlara evin boş olduğunu da söylüyordu ve onlar da bu mesajı almışlardı. 400.000£ değerinde değerli eşya çalan hırsızlar daha sonra yakalandığında suçlarını itiraf etmişler ve Instagram’daki mesajın kendilerini harekete geçirdiğini söylemişlerdi.Bu ve benzeri sosyal medya kaynaklı suçlar, artık tüm dünyada her gün çok sık şekilde yaşanıyor, üstelik gün geçtikçe daha fazla olay meydana geliyor. Yapılan bir araştırmaya göre bu tür suçların işlenme oranı, her yıl bir önceki yıla göre en az 2 kat artıyor.Instagram’da ya da Facebook’ta alacağınız beğeniler, Foursquare’de yapacağınız check-inler ve karşılığında alacağınız rozetler, hayatınızdan daha değerli değil. Paylaştığınız her şey, hem reklam firmalarına satılıyor, hem de suçlulara davetiye çıkartıyor.”Benim paylaşımlarımı sadece arkadaşlarım görüyor, sorun olmaz” diyorsanız, Facebook güvenlik biriminin yaptığı açıklamaya bakın: “HER GÜN 600.000 hesap ele geçiriliyor”. Yani her 140 milisaniyede bir hesap ya da göz açıp kapayıncaya kadar 2 hesap…Facebook ya da sosyal medya hesabınızı sıkı sıkıya koruyor olabilirsiniz, ancak bu şirketler de sık sık hackleniyor ve buralarda paylaştığınız her şey, başkalarının eline geçiyor. Şimdiye kadar Facebook’tan Apple’a, Yahoo’dan Linkedin’e kadar hacklenmeyen şirket kalmadı.

Diğer yandan siz gizlilik ayarlarınızı en üste çıkarsanız bile, sosyal medya şirketleri sık sık gizlilik sözleşmesini güncelliyor ve yaptığınız ayarları sıfırlayabiliyor. Üstelik bu sözleşmeleri, kullanıcıların çok dikkat etmemesi için uzun ve karmaşık ifadelerle donatıyorlar.Artık dijital bir dünyada yaşıyoruz ve bindiğimiz arabadaki GPS’ten taşıdığımız telefona, kolumuzdaki akıllı saatten sokaktaki kameraya kadar pek çok şey bizim hakkımızda veri üretiyor. Sadece gözetim altında değil, aynı zamanda tehlike altındayız.Çünkü artık sürekli bağlı, bağlantılı ama savunmasız durumdayız.Dışarıya yapılan her bağlantı; bırakılan dijital bir iz, potansiyel bir risk demek.Telefonla çekip paylaştığınız o fotoğraf bile, konum bilginizi içeriyor. O fotoğrafa bakarak konumunuzu bulacak binlerce insan var.Parmak izi gibi bir biyometrik güvenlik uygulaması mı kullanıyorsunuz? Almanya’deki devlet uygulamalarında biyometrik güvenliğin uygulanacağını söyleyen Alman bakanın, bir konferansta su içtiği bardağı bir grup hacker aldı, parmak izlerini çıkararak isteyenlere dağıttı.Akıllı telefon kullanmıyorum, sosyal medyada hesabım yok, bana bir şey olmaz” derseniz emin olmayın derim, çünkü yüz tanıma uygulamaları o kadar gelişti ki, sokakta yürürken farkında olmadığınız o kameralar 10saniyede sizi tanıyor, üstelik bunu artık sadece devletler yapmıyor.

Kullandığınız arabaların çoğunda, farkında olduğunuz ya da olmadığınız GPS özelliği sayesinde konum verileriniz işleniyor. Bu yetmezmiş gibi, sadece bir laptop ve biz dizi kodla, hırsızlar arabanızı açabiliyor, çalıştırabiliyor, yoldayken durdurabiliyor. Örnek mi? Çok var.Bilinçli ya da bilinçsiz olarak açık bıraktığınız telefonunuzun wifi ya da bleutooth özelliği sayesinde, siz farkında olmadan kişiler ya da şirketler sizi izleyebiliyor, marketin hangi reyonuna en çok baktığınızı ya da binanın hangi bölümlerine girdiğinizi görebiliyorlar.George Orwell’in 1984 isimli romanında olduğu gibi bir yandan gözetim altında yaşarken, diğer yandan kendimize en büyük zararı yine biz veriyoruz. Hem karşılıksız bir şekilde ürünleştirilip paraya dönüştürülüyoruz, hem de bu verileri aleyhimize kullanacaklara fırsat veriyoruz.Meşhur romancı Charles Snow “Teknoloji garip şey; bir elinde size harika hediyeler verirken, diğeriyle sizi sırtınızdan bıçaklıyor” demişti, ancak tüm bu olanlar, daha başlangıç ve malesef hiç de hazır olmadığımız bir gelecek bizleri bekliyor…