Amerika’nın Vatandaşları Üzerinde Gerçekleştirdiği 10 Korkunç Deney

Evet, her hükümet gibi Amerikan hükümeti de halkından pek çok şeyi gizliyor, antin kuntin işler çevirip yıllar sonra da ay böyle de bir şey vardı bu arada diye açıklıyor. Geçmişten günümüze gerek 51. Bölge olsun, gerekse 9/11 olayları olsun pek çok komplo teorisi üretildi. Hangisi doğru bilinmez ancak gerçekten kanıtlanmış deneyler ve araştırmalar varken komploları konuşmaya ne gerek var? Haydi buyurun cenaze namazına!

1. Tuskegee frengi çalışmaları.

Amerikan’ın sağlık bakanlığı 1932’de frengi araştırmaları için 600 afro amerikan kişiyi seçti. Bunlardan 399’u frengisiz, 201’I de frengili hastalardı. Hastalara hiçbir zaman tedavi yapılmadı çünkü devlet hastalığın gidişatını gözlemlemek istiyordu. İlk etapta 6 ay sürecek denilen araştırma tam 40 yıl sürdü. Penisilinin bulunmasından sonra dahi hastalara tedavi opsiyonu tanınmadı. Dileyenler araştırmadan ayrılabiliyordu. Karşılığında ücretsiz cenaze işlemleri ve bir adet muayene “hediye” ediliyordu. Allah razı olsun be, çok düşünmüşsünüz…

2. Stateville Cezaevi’ndeki sıtma araştırması.

1940’larda Illinois eyaletinde Stateville’de gerçekleştirilen araştırmada 400 hükümlü illegal olarak sıtma virüsü ile enjekte edilmiş ve vücutları gözetim altına alınmış. Deneysel ilaçların hepsinin kullanıldığı deneyde resmi hiçbir görevli kağıt üzerinde çalışmazken, sıtmalı mahkumları gözeten yine kendilerinden başkası olmamıştır. Korkunç ve geri dönüşü olmayan yan etkilerin yanında hapishanedeki mahkumlar daima acı içinde kıvranmış ve pek çoğu tedavi uğruna can vermiştir.

3. Donanma destekli inek kanı aktarım deneyi.

Olaylar olaylar…1942 yılında Harvard’lı profesör Edward Cohn, Amerikan Donanması ile anlaşarak bir deney gerçekleştiriyor. Deneyin amacı farklı bileşenler kullanarak özel biyolojik silahlar elde etmek. 60’tan fazla askerin vücuduna inek kanı enjekte ederek savaş öncesinde kullanılabilecek protein keşfetmeye çalışan bu deney korkunç trajediyle sonuçlandı. Tüm denekler hayatlarını kaybederken deneyden bir süre sonra anlaşıldı ki bu protein insan kanı enjekte edilerek daha güvenli yoldan da bulunabiliyormuş.

4. Plütonyum testleri.

1940’lar ne kadar hareketli geçmiş Amerika’da. Eline enjektörü alan sağa sola saplamış adeta. 1940’ların ortasında Manhattan Projesi ile meşgul Amerika, en büyük atom bombasını yapmaya çalışırken bir yandan da radyasyonun yan etkilerini ölçmek için başka testler de yürütüyordu. Deneye katılanların hiçbiri kendilerine ne enjekte edildiklerini bilmiyordu çünkü radyoaktivite ile ilgili bilginin yayılması istenmiyordu. Tabii ki sonuç hüsran. Mutasyona uğrayanlar mı dersiniz, 4. Aşama kanser olanlar mı? Artan tepkiler sonrası test durduruldu.

5. İkinci dünya savaşı dönemi hardal gazı deneyi.

Kimyasal silahların konuştuğu dönemde kendi gaz maskelerinin dayanma gücünü ve silahların etkisini ölçmeye çalışan Amerikan hükümeti 60.000’den fazla kişiyi denek olarak kullandı. Farklı derilerin ve genlerin tepkilerini de ölçebilmek adına başka ırklardan insanlar da bu deneye dahil edildi. Gaz odalarına doldurulan insanlar koruyucu giysilerin dayanıklılığını ölçmek adına kimyasal saldırılara maruz kalıyordu. Söylentilere göre bir gruba koruyucu elbise dahi verilmedi.

6. “Paperclip” harekatı.

Savaşın bitimine yakın Sovyetler Birliği ile Amerika oldukça çılgın bir yarışın içine girmişti. Dağılan Nazi’lerin içerisinden önemli bilim adamlarını ele geçirmek. Askeri teknoloji adına büyük keşifler yapan Nazi Almanya’sından öğrenecek çok şey vardı ve iki taraf da bunların hepsine sahip olmak istiyordu. 1990’lı yıllara kadar toplamda 1600 Nazi Amerika’ya sığındı ve tüm suçları bağışlandı. Halen dahi tartışılan bu kararlar uzun yıllar boyunca devlet sırrı olarak tutuldu.

7. “Sea-spray” operasyonu – San Francisco.

Eylül 1950’de Amerikan ordusu gelecekte çıkabilecek bir biyolojik, kimyasal savaşa hazırlık yapabilmek adına Batı kıyısında testler gerçekleştirdi. Bunun için San Francisco’yu hedef seçen ordu, çeşitli bakterileri şehrin sokaklarına saldı ve halkın tepkilerini gözlemlemeye başladı. Tabii ki de bu deney hiçbir izin veya onay alınmadan gerçekleştirildi. Operasyon sonuna kadar altı farklı bakteri şehre salınmış ve ölü sayısı bir hayli artmıştı. Deneyin sonucunda ise hükümet kıyı şehirlerinin de bu tip savaşlarda saldırı altında kalabileceğine kanaat getirdi.

8. “Big Buzz” böcek deneyi.

İlk bakıldığında masum görünebilecek bu deney 1955’te gerçekleştirildi. Sarı humma hastalağını bulaştıran milyonlarca sivri sineği Georgia parklarına salan hükümet, bir kez daha biyolojik savaş deneyleri gerçekleştiriyordu. Hızla kırsal bölgelere yayılan hastalığı takip etmek için kendilerini sağlık görevlisi kılığına sokan hükümet çalışanları tek tek belirtileri inceleyip, bu sineklerin bir savaş silahı olup olamayacağını ölçümlüyordu. Big Buzz gibi 2-3 tane daha farklı deney yine Georgia’da gerçekleştirilmiş. Ne çektin be Georgia!

9. Willowbrook deneyleri.

Hepatit hastalığına çözüm bulmak için başlatılan bu deney belki de içlerinden en korkuncu olabilir. 1956’dan 1970’e kadar süren deneyde New York’ın Staten adasında bulunan Willowbrook okulundaki akli dengesi bozuk çocuklar kullanıldı. İnanılması güç ama gerçek…Deneysel pek çok ilacın kullanıldığı çalışmada çocukların onayı teknik olarak alınamıyordu zaten. Kısa süre içerisinde okuldaki tüm öğrencilere Hepatit bulaştı ve hastalığın gelişme süreçleri gözlendi. Her ne olursa olsun onca çocuğa bu eziyeti çektirmek gerçekten çok ama çok büyük bir insanlık ayıbı. Kanım dondu resmen!

10. Kızamık aşısı testleri.

Çocukluğumuzun korkulu rüyası Kızamık içn Amerika da 1990 ve 1991 yıllarında aşı geliştirmeye çalışmış. Geliştirilen aşının bebek vücutlarındaki doğal antikorlar ile yer değiştirip değiştirmeyeceğini merak eden doktorlar, binlerce bebeğe daha deney aşamasındaki aşıyı enjekte etti. Tam rakam kesin olarak bilinmese de pek çok bebeğin bağışıklık sistemi çöktü, bir o kadarı da geri dönüşü olmayan yan etkilerle karşılaştı. Bu sonuçlar olmasına rağmen Hispanik ve Afro amerikan bebeklerde de deney yapılması istendi. Yine 1500’den fazla bebek deneye dahil edilmiş, ancak ölümlerin artması nedeniyle çalışmalar nihayet durdurulmuş. İşin en dramatik yanı ise ailelerin bu ilaçların onaysız olduğundan ve içeriğinden hiçbir zaman haberdar edilmemiş olması…