1990’lı Yıllarda PKK İle Mücadele’de Önemli Bir İsim Olan 1993 Yılında Faili Meçhule Kurban Giden: Ahmet Cem Ersever

Ahmet Cem Ersever Yüzbaşı rütbesindeyken 12 Eylül Darbesi sonrasında Güneydoğu’da yaşanan terör olaylarına karşı mücadele etmek amacıyla istihbarat toplamak ve toplanan istihbarat ile operasyonlar düzenlemek amacıyla Jandarma istihbarat ve Terörle Mücadele (JİTEM) adı altında faaliyet gösteren merkezi bir örgütlenmenin fikir babalığını yaptı ve doğrudan Jandarma Genel Komutanlığı’na bağlı olarak çalışacak olan JİTEM’de aktif görev aldı.

Ahmet Cem Ersever kimileri tarafından Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yetiştirdiği cesur, onurlu subay olarak görülmektedir. Yanlış gördüğüne yanlış diyebilmek için kimseden icazet almayan 90 yılların henüz başında yazdığı kitaplarındaki analizleri 2019 yılında dahi geçerliliğini korumakta olan ve bölgede ki sorunları devlet tarafından yapılan yanlışları söylediği için infaz edilmiştir.

Jandarma genel komutanı orgeneral Eşref Bitlis’in şüpheli bir uçak kazasında ölümünden bir ay kadar sonra, binbaşı rütbesindeyken, 17 mart 1993’de 30 arkadaşı ile birlikte görevinden istifa etmiştir. İstifa mektubunda “Güneydoğu’da yetkili organlar içerisinde oluşturulan bir çete, cereyan eden hadiselerin gerçek boyutlarının Türk milleti tarafından görülmesini engellemektedir” diyor ve yaşanan gerçekleri ve PKK ile mücadelenin eksikliklerini kamuoyuna duyurmaya çalışacağını açıklıyordu , aynı zamanda ”iktidarlar, terör örgütlerini birer koz olarak kullanırlar. çünkü terörden arınmış bir toplumun gözü yöneticilerin ekonomik politikaları ve refah anlayışında olacaktır. bu yüzden terör örgütleri ile her alanda çetin bir savaş vermek yerine, göstermelik ataklarla terör örgütlerinin saldırılarından siyasi rant elde ederler. bu yüzden terör örgütleri onlar için halkın karnının açlığını unutturmak için bir araçtır.” sözlerinin sahibidir.

Küçük bir azınlık grup ise Ahmet Cem Ersever ve ekibinin bilerek veya bilmeyerek kontrgerilla  içinde bulunduğunu ve hizmet ettiğini söyler. Sovyet tehlikesi diye kurulan bu kontrgerilla hareketinin Türkiye’de amacından saptığını doğu da 2 teröristi yakalamak için bütün köyü yaktığını v.b tüm bu olanların sonucunda bölge halkının terör ile bağlantısının arttığının terör örgütünün güçlendiğini savunur.

Ancak kendisinin şu yazısı bu tür iddiaları yalanlamaktadır; Şırnak’a yaklaşacak kaç tane yol var. iki tane yol vardır. biri, kaymakam çeşmesi yolundan namaz dağı’nın kuzeybatı istikametidir. bu yolu kontrol altında tutarsanız, şırnak’a geleni gideni görürsünüz. diğeri, şırnak’ın önünden asfalt geçer, işte biryan denilen köye gider. namaz dağı’nın güneyi itibariyle besta denilen bir bölge vardır, yolun üzerinde aynı adlı karakol bulunur. oranın adı seğirik’tir. kürtçe’de “üç tepe” anlamına gelir. bu üç tepeyi tuttuğunuz zaman siz, cudi dağı’nın kuzeyinden namaz dağı’nın güneyine; şenoba’nın girişinden şırnak’ın girişine kadar çok büyük bir alanı kontrol etmiş olursunuz. şırnak’ın girişini çıkışını kontrol etmiş olursunuz. bunu yapmayanlar hesap versinler, yoksa şırnak’ın girişine, karayolları şantiyesinin önüne polis ve jandarma ekipleri koyup da, “sen kimsin?” diye arama yapmaya gerek yok ki. o aramalar hiçbir işe yaramaz. o aramalar terörist üretim merkezidir. halka eziyetten başka bir işe yaramaz bu aramalar. halkı arabalardan indireceksin, dayayacaksın, üstünü arayacaksın, kimliğine bakacaksın deftere yazacaksın vesaire…