Köylülerinin Baş Tacı Ettiği “İhsan Hala”nın Alışılmadık Hikayesi

İhsan Çolak, Manisa’da dünyaya gelmiş ama uzunca bir süre İzmir’de yaşamış. Ve ailesinin vefatı üzerine yeniden köyüne dönmüş. Küçüklüğünden itibaren kendini bir kadın gibi hissediyor oluşu yüzünden, bir sürü şeyle başa çıkmak zorunda kalmış. Zaman zaman ailesi, zaman zaman çevresindekiler… Ama hiçbir zaman kendisini olduğundan daha farklı göstermeye çalışmamış. Her zaman nasıl hissediyorsa öyle davranmış. Onun bu kararlı duruşu sayesinde de, başta tepkiyle karşılandığı köyünde tüm kapılar açılmış ona karşı. Hakkında söylenecek çok fazla şey var İhsan’ın ama hikayesini olduğu gibi aktarıp yorumu size bırakmak daha doğru olacaktır sanıyoruz. Buyurunuz.

“İhsan Hala” Manisa’da doğmuş ve 11 yaşına kadar oradaki köylerinde ailesiyle birlikte yaşamış. 11 yaşındayken de hep birlikte İzmir’e taşınmışlar. Ve 35 yaşına kadar da İzmir’de kalmış. Ailesi bir süre sonra tekrar köylerine dönmüş ama, o dönmemiş; uzunca bir süre yalnız yaşamış orada. Ailesi hastalanınca o da dönmek zorunda kalmış köyüne. Zaten kısa zaman içinde annesini, 5 ay sonra da babasını kaybetmiş. Babası, çocukları hep bir arada orada yaşasınlar istiyor diye; yani babasının vasiyeti üzerine bir daha geri dönmemiş İzmir’e. Ama kardeşleri gelip gitmiyormuş bile. O, küçüklüğünden beri kadın gibi hissettiğini, gösteriş için hiçbir şey yapmadığını ve sadece hissettiği gibi davrandığını söylüyor. Daha küçük bir çocukken, annesi babası tarlaya giderken o evde ev işleriyle uğraşmayı sevdiği için onlarla birlikte gitmezmiş. Bu durum çevredekilerin de dikkatini çekiyormuş haliyle. Hatta komşuları annesine “Senin bu küçük oğlun neden bu kadar süslü, satılık mı?” gibi çirkin cümleler sarfediyorlarmış. Annesi ona bu yüzden kızdığında ise, daha o yaşlarda bile “Ben onlar için yaşamıyorum, kendim için yaşıyorum.” deme cesaretini göstermiş İhsan Hala.İlkokul 4’e giderken, bir gün sokakta kızlarla seksek oynuyormuş. Sıra tam ona geldiği esnada abisi ve arkadaşları dönmüş sokağın köşesinden ve İhsan’ı kızlarla oynadığı için “dişleri kırılana” kadar dövmüşler. “O günden beri aramız iyi değil abimle.” diyor İhsan Hala.

Askerliğini Malatya ve Van’da yapmış İhsan Hala. “Şoför olarak gittim ama mesleğimi kuaför olarak yazdırdığım için şoförlükle hiç işim olmadı askerlik boyunca.” diyor. Komutanlarının eşleriyle arası çok iyiymiş hep; onlara fal bakıyor, kuaförlük yapıyormuş. Öyle ki Van gibi bir yerde, onları gazinoya toplayıp gün düzenliyormuş onlara. Bir de komutanların özel günlerinde, garsonluk yapıyormuş. “Oynamayı çok severim ben.” diyor İhsan Hala ve anlatıyor: “Yine bir akşam özel bir davette garsonluk yaparken, albaydan izin almak istedim oynamak için. Albay izin vermeyince de mutfağa gidip elimdeki bütün tabakları kırdım sinirimden. Sonra gecenin ilerleyen saatlerinde alkolün de etkisiyle albay beni tekrar yanına çağırdı ve oynamama izin verdiğini söyledi. Yine attım elimden tabakları yere, koştum piste. Askerliğim göbek atarak geçti benim.” Öyle ki hiç kimse konuşmuyormuş onunla. Esrar satmakla suçlamışlar, hayatında sigara bile içmemişken. Şimdi, “Doğduğum yerde dışlanmak beni çok üzüyordu.” diyor o günlerden bahsederken. Ve bir gün artık canına tak etmiş, kahveye girip meydan okumuş herkese. “Ben size ne yaptım, karınıza, çocuğunuza ya da size, bir şey mi yaptım?” diye isyan etmiş. O günden sonra da kimse bir şey dememiş İhsan Hala’ya. Kimin ne ihtiyacı varsa hemen koştuğundan, kabul etmişler zamanla onu. Düğün yemekleri olduğunda, imam cami temizlenecek gelir misin dediğinde; yardıma gider, herkese her konuda yardımcı olurmuş çünkü o. Bu yüzden önce “abla” demişler ona, sonra da “hala”.

Şimdi ise komşuları onun için “Her evde bulunması gereken bir ilaç”, “Başımızın tacı”, “Her dakikası mutlu bir insan” gibi birbirinden güzel şeyler söylüyor.Çok cana yakın buluyorlar İhsan Hala’yı köyünde ve ailelerinden biri gibi görüyorlar. Hakkında tek bir kötü söz bile söyleyen yok. Köyün kadınları “Kadın ya da erkek olarak görmüyoruz biz onu; insan olarak görüyoruz ve çok seviyoruz.” diyorlar.Temizliğe giderek ve tavuklarının yumurtalarını satarak sağlıyor geçimini.

İhsan Hala, temizliğe giderek ve tavuklarının yumurtalarını satarak geçimini sağlıyormuş. Ve bu çok kolay olmuyormuş köylülerin söylediğine göre; çok da temizliğe gidebileceği bir yer olmadığı için köy yerinde.Ameliyat olmayı düşünmüş ve bunu temizliğe gittiği bir evdeki aileyle paylaşmış. Hemşireymiş evin hanımı çünkü. Ameliyat sürecinin hem çok zor olacağını hem de cinsiyet değiştirirse köyde daha fazla yadırganacağını söylemiş ona. Köyde de zaten, “Biz seni böyle kabullendik ama kadın olursan eşlerimiz bizi kıskanabilir.” demişler. O da haliyle vazgeçmiş bu düşüncesinden.İhsan Hala, gerçek bir Bülent Ersoy hayranı. Sesini de karakterini de çok seviyormuş onun ve 17 yaşından beri resimlerini biriktiriyormuş. Ve tek hayali bir gün onunla tanışabilmek.

“Sevsem ne olacak? Sen bir kadın değilsin, niye sevsin ki bir erkek seni. Paran varsa seninle birlikte olur; o da bana gelmez.” Böyle söylüyor İhsan Hala. İnancını kaybettiği bir şeylerin yerini, köyde mücadele ederek kazandığı sevgiyle dolduruyor. Köydekiler hep gülümsediği için hiç derdin yok mu senin diyorlarmış; o ise “Gel de bir bana sor, dört duvar arasında.” diyor.İhsan Hala, çok sıkılınca köpeğini alıp tarlaya gider, kimse yoksa orada ağlar, bağırır rahatlarmış. Köye gelince de hiçbir şey yokmuş gibi gülümsermiş. Bu yüzden köydekiler, senin hiç derdin yok mu diyorlarmış ona. Ama o diyor ki “Gel bir de bana sor, dört duvar arasında”.

Ve böyle bitiriyor İhsan Hala sözlerini: “Şimdi bana İzmir’de dayalı döşeli ev verseler yine gitmem; benim annem, babam burada.”